5: Ride or die for mine

670 71 202
                                    

Hayatına birden neden hareket geldiğini merak ediyordu Jimin. Resmen Taehyung hayatına daha yeni girmişti fakat hayatının merkezi olmuştu şu birkaç günde. Bu güne kadar yaşadığı bütün hislerini içine atmıştı, bütün duygusuzluğuyla. Dışa hiçbir zaman tam olarak yansıtmayı başaramıyordu.

Zamanında yaşadığı zorluklar onun için yeterince fazlaydı zaten. Korkuyordu, eğer hislerini dışarı vurursa yine birilerinin ona kötü bakacağını düşünüyordu. Onu göremeyen ve anlamayan insanlara kendini açması saçmalık olurdu zaten. Yine aynı şeyleri yaşamaktan, insanlar tarafından kötülenmekten, yerle bir olmaktan çok korkuyordu. Fakat yanında bütün dikkatini yola vermiş adam bütün düzenini alt üst etmişti.

Sadece bir kaç günde hayatına ve hislerine bu kadar anlam katabiliyorsa, eğer bütün hayatı boyunca onun hayatında olursa, onun için ne kadar anlamlı olurdu kim bilir?

Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu Jimin ama beyni sürekli onu bu çıkmaz düşüncelere yöneltiyordu. Anlam veremiyordu. Taehyung ile sadece o kaza gecesi bazı olaylar yaşamıştı. Tamam, onun yanında kriz geçirmişti, onun sayesinde sakinleşmişti fakat sadece bu kadardı. Onu ilk gördüğünde içinde oluşan o coşkulu hisleri de inkar etmiyordu.

Sadece bir insana bu kadar kısa sürede nasıl tutulurdu bir insan? Belki de tutulma değildi, bilemiyordu. Bunu korkularıyla yaşadığı gelecek zamanlar gösterecekti.

Taehyung yanında yine o nefes kesici takımının içinde, arabasına tek yakışan şeyin o olduğunu düşündüğü Jimin'i çaktırmadan takip ediyordu. Hastanede Hoseok'a birden öylesine cevap vermişti fakat Jimin bu durumdan hiç memnun değil gibi gözüküyordu. Arabaya bindiğinden beri yaptığı tek şey elleriyle sıktığı emniyet kemeriyle, oturduğu koltuktan dışarıyı izlemekti. Hava buz gibiydi fakat camı yine de açmıştı. Ara sıra gözlerini kapatıp derin nefesler alıyordu ve sanırım radyoda kısık sesle çalan müziği dinliyordu.

Yanındaki varlığın çok güzel olduğunu düşündü Taehyung. Ona çok kısa bir zamanda alışmıştı, buna o da anlam veremiyordu. Sadece akışına bırakıyordu, sürüklenmek istiyordu. Her zaman anı yaşayan bir insan olmuştu ve bu yüzden kimi zaman yaptıklarından pişman olsa da kimi zaman yaptığı şeylere şimdi mutlu gözlerle bakabiliyordu.

Geleceği düşünmeyi sevmezdi, geçmişi de. Geçmiş onun için geçmişte şişirip gökyüzüne saldığı kocaman bir balondu. Bazen o balonu gökyüzünden geri alıp patlatmak istediği zamanlar oluyordu ama o balonun gökyüzünde, havanın da içinde kalmasından yanaydı. Onu patlatmak ona çok gereksiz bir ayrıntı gibi geliyordu.

Kafasında kurduğu düşüncelere kendini kaptırmışken karnından gelen sesle dikkati dağıldı. Sabah kahvaltı yapmadığı için karnı fena halde acıkmıştı ve acil yemek yemesi gerekiyordu. Sağlığı açısından önemliydi. Yanındaki Jimin hala sessizliğini sürdürüyordu. Aklına gelen fikirle yüzünde ufak bir tebessüm oluştu ve dikkatini yoldan ayırmayarak Jimin'e seslendi.

"Jimin?"

Jimin boş boş geride kalan yolu izlerken yanından gelen sesle irkildi ve kafasını dibine soktuğu camdan uzaklaştırıp Taehyung'a döndü. Sakin bir şekilde, adeta sesini yutmuş gibi söylendi.

"Efendim."

O gözlerini ufaktan açarak, gözlerinde çocuksu masum bir ifadeyle ona bakarak o kadar güzel cevap vermişti ki, Taehyung istemsizce içine sokacak kadar sarılmak istedi Jimin'e. Bir insan evladı bu kadar güzel olmamalıydı. Üstündeki o ciddi takım elbisesine rağmen yüzündeki o çocuksu parıltılar belli oluyordu. Daha fazla kendini kaptırmamak adına hızlıca silkenelip yüzüne bir gülücük kondurdu.

"Ben acıktım da..." yutkunarak devam etti. "Eğer sende istersen bir yerde yemek yiyelim mi?"

Jimin gelen bu soruyla bulunduğu yerde kalakaldı. Böyle bir şeyi asla beklemiyordu. Önce reddetmeyi düşündü daha sonra daha yeni verdiği kararı hatırladı. Zaman gösterecekti. Bu yüzden tereddütte kalsa bile Taehyung'a cevap verdi.

Racer || VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin