0.1 •"Ben güçlü bir prensim."

1.2K 212 167
                                    

"Şu ellerin narinliğine, parmakların güzelliğine bakın..."

Pazarda elma satan yaşlı teyze, karşısındaki genç oğlanın ellerini büyük bir hevesle elleri arasına aldı. Genç oğlan yalnızca gülümsüyor, hevesle ellerini inceleyen teyzeye bakıyordu.

Birkaç dakika sonra teyzenin yanına aynı yaşlarda yaşlı bir amca gelmişti. Kafasını çevirip genç oğlanı gördüğünde afalladı.

"P-prens? Bu prens! Sunyoung, prensin elleriyle oynuyorsun!"

Yaşlı teyze hemen ellerini prens olduğunu öğrendiği oğlanın üzerinden çekti ve ayağa kalktı. Ardından yaşlı adam ile beraber genç prense selam vermeye çalıştılar. Evet çalıştılar, çünkü yaşlarından dolayı bellerini bükmekte zorlanıyorlardı.

"Eğilmenize gerek yok, lütfen gerçekten gerek yok."

"Prensim öyle olmaz ki. Saygısızlık ettim, bağışlayın. Gözlerim çok görmediği için seçemiyorum. Elleri-"

"Lütfen eğilmeyin, siz yaşlısınız asıl size hürmet etmesi gereken kişi benim. Ayrıca ellerim hakkında yaptığınız yorumlar için de teşekkür ederim."

Yaşlı kadın büyük bir hevesle dikeldi ve bir teşekkür mırıldanıp köşede duran gözlüğünü taktı. Eski yerine oturdu ve prensi incelemeye devam etti.

"Ne kadar güzel bir çocuksun sen böyle... Yüzün, sesin, kalbin... Hiç değişmiyorsun..."

"Sizi daha önce gördüğümü hatırlamıyorum."

"Hatırlamayabilirsin. Gelmeyeli uzun zaman oluyor çünkü. Eskiden hep gelir, elmalarımdan alırdın... Ama sonra gelmeyi bıraktın."

Prens yaşlı kadının söylediklerine anlam vermeye çalışırken yaşlı adam söze atladı.

"Sunyoung, bu o prens değil. Prens Changkyun karşındaki kişi."

"Siz... Siz hangi prens sanmıştınız?"

"Abiniz prensim, sizi abiniz prens Kihyun sandı sanırım eşim. Kusuruna bakmayın."

Yaşlı kadın kafasını hızla sallayarak onayladı.

"Evet, evet o sandım sizi. Ama şimdi fark ediyorum... Onun saç rengi biraz daha açık ve burnu ufaktı. Ayrıca gamzeleri yoktu ve sesi inceydi."

Prensin yüzü aniden düşmüştü. Kendisine umut ve özlemle bakan yaşlı kadına döndü tuhaf bir ifadeyle.

"Ama... Ama benim bir abim yok ki. Hiç olmadı. Hann Krallığı'nın tek prensi var. O da benim."

Yaşlı kadın kaşlarını çatıp gözlerini kocaman açtı.

"Nasıl yani? Abini tanımıyor musun? Gerçi o sen doğmadan önce... Güzeller güzeli Yoo Kihyun... Burada olsa nasıl da severdi seni... Ama artık yok..."

"Bakın ben dediklerinizi anlayamıyorum."

Bir süre duraksayan yaşlı kadın daha ciddi bir ses tonuyla sordu bu defa.

"Hann Efsanesi'ni sahiden bilmiyor musun?"

Prens Changkyun tam ağzını açmıştı ki omzunda hissettiği el ve duyduğu tanıdık ses sözünü yarıda kesmesine sebep oldu.

"Prensim?"

Sesin sahibine bakan Changkyun cevap dahi veremeden kolundan tutulup sürüklenmeye başlamıştı bile.

"Prensim nerelerdeydiniz? Sizi sarayın hiçbir yerinde bulamayınca meraktan delirdim. Ya kral sizi sors-"

"Hyunwoo, ben iyiyim. Sadece çarşıya inmek istemiştim."

Hann // Kihyuk•JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin