"Aramıza hoş geldin evlat! Artık sen de bizden birisin!"
Changkyun tepki vermeye bile vakit bulamadan kendini yerde gördüğü minderlerden birinin üzerinde bulmuştu. Yaşlı kadın hala ellerini tutuyor ve büyük bir mutlulukla kendisine bakıyordu.
Aniden omzunda bir el hissetti. Kafasını diğer yanına çevirdiğinde bu elin turuncu saçlı, şaşkın bakışlı bir kıza ait olduğunu gördü.
"Sen erkek misin?!"
"Seulgi! Görmüyor musun, erkek işte! Çok da güzel bir erkek."
"Ama büyükanne, yatakta öyle minicik görünce kız sanmıştım ben onu. Bir gün içinde daha ne kadar şok olacağım acaba..."
"Kız olsun, erkek olsun fark etmez. Aşkın, sevginin cinsiyeti olur mu hiç?"
"Bunu ben de biliyorum!"
Prens yaşlı kadın ve Seulgi'nin tartışmasına gülmemek için kendini tutarken omzundaki el bu defa yavaşça yumruk attı kendisine.
"Yine de fazla yormayın kendinizi. Malum, daha evlenmediniz bile."
"Anlayamadım?"
"Anladın sen beni. Bu arada... Ben şimdiden kafamda çok büyük bir düğün planlamaya başladım. Her yeri parlak çiçeklerle kaplayacağız. En başarılı müzisyenlerimizi alıp onlara en güzel besteleri çaldıracağız. O zamana kadar arp çalabilen birini bulm-"
Seulgi Changkyun'u kolundan tutup büyük bir hırsla kafasındakileri ona aktardığı sırada duyduğu boğaz temizleme sesiyle kafasını kaldırdı. Ses kollarını göğsünde kavuşturmuş, güler yüzle ikiliye bakan Jooheon'a aitti.
"Önce kendini tanıtsan fena olmaz bence."
"Doğru, sen bahsetmemişsindir tabii. Hayırsız... Ben Seulgi, müstakbel nedimem veya yeni en yakın arkadaşım da diyebilirsin."
Küçük prens bir süre tereddüt etse de kendisine uzatılan eli sıktı ve ufak bir gülümsemeyle yanıtladı.
"Ben Changkyun, memnun oldum."
"Vay canına... Ellerin ne kadar yumuşak. Zaten belliydi Jooheon'un el fet-"
Kafasına aniden gelen ufak topla sızlanarak geri çekildi. Changkyun kafasını kaldırıp topun geldiği tarafa baktığında kıkırdayan iki oğlan görmüştü. Biraz daha yaklaştıklarında birinin sol, diğerinin sağ gözünün mavi olduğunu fark etti. Dudakları ve gözleri daha büyük olan oğlan lafa atladı.
"Çocuğu korkutuyorsun Seulgi. Görmüyor musun, zaten ortama yeni geldiği için bir hayli tedirgin."
"Başka türlü ortama nasıl alışacak acaba Daehyun bey? Nasıl bir yol izlemeyi tercih edersiniz?"
Diğer oğlan ikiliye güldükten sonra Changkyun'a döndü.
"Ben Baekhyun. Bu da abim Daehyun. Memnun olduk Changkyun. Hoş geldin."
"Seulgi'ye fazla aldırma. O her şeyi abartır ve genelde her olaya dünyanın sonu geliyormuş gibi tepkiler verir."
Daehyun'un cümlesine göz deviren Seulgi tek elini göğsüne koyup iğreniyormuş gibi bir bakış attı.
"Yeni en yakın arkadaşıma beni nasıl yansıtıyorsunuz siz?"
"En yakın arkadaş mı? O ben değil miydim?"
Jooheon'un tek kaşını kaldırıp sorması üzerine Seulgi yeniden göz devirdi.
"Sen yaşlandın, bana daha genç birileri lazım. Hem çocuğa benden bahsetmemişsin, sana hala sinirliyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hann // Kihyuk•Jookyun
FanfictionEfsanelere göre bir zamanlar Hann adında bir krallıkta güzel bir prens yaşardı. Bu prensi gören, döner bir daha bakardı. Sohbetinde bulunan, billur sesini işiten şanslı sayardı kendini. Kalbi altın gibi saf, gözleri turmalin taşları gibi ışıl ışıldı...