0.9 •"En özelin olmak için."

1.2K 167 201
                                    

"Yani... Burası Aşıklar Nehri öyle mi?"

"Evet öyle!"

Prens ağaçların arasında ay ışığıyla parıldayan durgun su birikintisine bakarken ellerini aniden omuzlarında hissettiği Seulgi neşeyle ekledi.

"Çok güzel değil mi?"

"Buradan bakınca sıradan gözüküyor ama yine de güzel."

Evet, Changkyun haklıydı. Çünkü çevrede geldikleri ormanın aksine olağanüstü denebilecek hiçbir şey yoktu. Etraftaki boşluğu dolduran tek şey kenara bağlanmış olan minik kayıktı.

"Dıştan sıradan gözükebilir ama içinde ilerledikçe öyle olmadığını fark edeceksin. Haydi kayığa!"

"O küçük kayığa sığabilecek miyiz?"

"Aptal! Sadece sen ve Jooheon gideceksiniz! Ben, Baek ve Dae sizi burada bekliyor olacağız."

"A-anladım. Dalga geçiyordum."

"Şirin şey. Jooheon'un azıcık aklı olsaydı sana parmağındaki yüzüğü burada takardı. En unutulmaz anınız olurdu... Sahi, teklifi nasıl yaptı?"

Ne diyeceğini şaşıran prensin imdadına beyaz saçlı büyücü yetişmiş ve onu omuzlarından tutup yanına çekivermişti. Ardından minik bedeni kayığa doğru iteleyip oturduğundan emin olduktan sonra kayığı karaya bağlayan ipi hızla çözmeye başladı.

"Bu kadar konuşma yeterli, biz gidiyoruz."

Jooheon da kayığa bindiğinde Seulgi elini yumruk yapıp dişledi ve sevimli bir ses çıkardı. Bunun üzerine Daehyun dayanamayıp kıkırdadı.

"Bu tepki de neyin nesi böyle?"

"Görmüyor musun? JooJoo yaşadıkları şeyler özel kalsın istiyor. O kadar şirinler ki..."

Daehyun ve Baekhyun aynı anda birbirlerine bakıp gülmeye başladıklarında Jooheon çoktan kayığı çözmüş ve kürekleri eline alıp kıyıdan uzaklaşmalarını sağlamıştı.

Karşılıklı oturan ikili bir süre hiç konuşmadı. Jooheon hızla kürek çekiyor, Changkyun ise elleriyle oynuyordu. Kıyı görünmeyene kadar uzaklaştıklarında genç büyücü kayığı aniden durdurdu.

"Neden burada durduk?"

"Hemen dönersek bizi geri yollayacaklardır. Biraz bekleyelim, hem ben çok yoruldum."

"İsteseydin sana yardım ederdim."

"Teşekkürler küçük prens ama sen hayatında hiç kürek çektin mi acaba?"

Küçük prens hızla göz devirdi. Jooheon'un kıkırtıları da bir hayli sinirlerini bozmuştu.

"Beni çok hafife alıyorsun."

"Kafandaki çiçekli taç buna engel oluyor, üzgünüm. Bu arada rahatsız olmuyor musun? O şey... Cidden büyük ve kafana batıyor gibi duruyor."

"Onun kafamda olduğunu dahi unutmuşum. Kafasında ağır kitaplar taşımış biri olarak konuşuyorum bu kesinlikle konforlu bir taç olmuş."

"Sahiden kafanda kitap mı taşıyordun? Onu sadece prenseslere yaptırıyorlar sanıyordum."

"Aslında benim taşımamın sebebi dik duramayışımdı. Bir kraliyet üyesi duruşundan anlaşılmalıymış, dik durmak gücün göstergesiymiş falan... Babamın birtakım zırvalıkları işte."

"Saçma zırvalıklar."

"Kesinlikle öyle. On yaşında kafasında kitaplarla penguen misali yürümeye çalışan bir çocuk hayal et... Tanrım... Cidden korkunçtu."

Hann // Kihyuk•JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin