15- Herkesin Hayali Vardır

8.5K 524 95
                                    

-Medya, Tike'nin Falcı Dükkanı-

/ / / Miranda / / /

''Sanırım Lola'nın bahsettiği dükkan burası'' dedi Connor karasız bir ses tonuyla.

''Kesinlikle burası olmalı, çok güçlü bir aurası var'' dedi Leanna kendinden emin bir şekilde.

Hepimiz hızlıca hareket eden otomobillerin arasından geçerek karşı sokaktaki mor binaya doğru ilerledik. Bina koyu mora boyanmıştı. Cam vitrinin önündeki beyaz panoda neon renkli harflerle Madam Holly'nin Falcı Dükkanı yazısı her beş saniyede bir parlıyordu. Leanna grubun başına geçerek mor kadife kaplı geniş kapıyı iki kez güçlü bir şekilde tıklattı.

Bir iki dakika bekledikten sonra kapı kendiliğinden açıldı ve bizde kapıda kimse olmayınca kendiliğimizden içeri girmek zorunda kaldık. İçeri ilk olarak Leanna girdi, onun arkasına kalan Connor ve Teresa ise önce Leanna'ya hayretle baktıktan sonra hızlıca içeri girdiler. Onlar içeri girince neden şaşırdıklarını anladım çünkü bu dükkanın kapısından içeriye adım atan herkesin dış görünüşünde acayip bir değişim oluyordu.

Leanna'nın küt sarı saçları uzamış sol omzunun üzerisinden, yan bir şekilde örülmüştü. Üzerindeki kırmızı tişört gitmiş, uzun beyaz bir laboratuvar önlüğü giymişti. Ellerinde de kalın ciltli arkeoloji kitapları tutuyordu. Leanna sol taraftaki dizili aynalardan birinde kendini görünce birden durdu ve heyecanla zıplamaya başladı,

''B- bu inanılmaz! Bir arkeolog olmuşum!'' diye sevinçle bağırdı Leanna.

Onun hemen yanındaki Connor da kısa bermuda şortundan kurtulmuş, havalı bir kot pantolon ve çok şık bir gömlek giyinmişti. Bir omzundan da bir elektro gitar sarkıyordu. Oda kendini görünce bir ıslık çaldı ve,

''Bir gitarist olmuşum, vay bee çok havalı'' dedi.

Kapıdan içeriye adımını atan herkes tek tek aynalara koşup yeni görünümlerine bakıyordu. En son Nico ve ben kapıdan geçtiğimizde Nico'ya hiçbir şey olmamıştı. Ama Nico bana garip garip bakmaya başlayınca bende koşup bir aynaya gittim ve sanırım az daha bayılacaktım.

Simsiyah olan saçlarım bal sarısı olmuş daha belirgin buklelerle omzumdan dökülüyordu. Normalde koyu gri olan gözlerimde şimdi turkuaz mavisi gibi parlak bir maviye bürünmüştü. Çok... Gerçekten çok güzeldim... Üzerimdeki siyah tişört yok olmuş onun yerine pembe, yumuşacık Dolce&Gabbana marka bir kazak vardı. Bacaklarımdaki yaralar kapanmıştı, ellerimde ise tanımadığım insanlarla çekinmiş bir sürü aile fotoğrafı vardı. Gözlerimi kocaman açmış fotoğraflara bakıyordum, bu benim hep olmak istediğim kişiliğimdi işte.

Çünkü burada yansımasını gördüğüm kız bir şeylere sahip olmak için hırsızlık yapmıyor, insanları terslemiyor, her gün dayak yemiyordu. Zengindi, bir ailesi vardı ve çok güzeldi... İşte bu, hep olmak istediğim kişiydi...

Aynada kendime bakmayı bıraktıktan sonra içinde bulunduğumuz odayı incelemeye başladım. Oldukça yüksek tavanlı, mor perdelerle kaplı bir sürü cama sahip olan, her köşede tahta sandıklar, aynalar ve ilginç bitkilerle birlikte deney tüplerini andıran şişeler bulunan bir odadaydık. Perdelerle örtülmüş ayrı bir kısım, iki yanında iki mum bulunan şamdanlarla aydınlatılıyordu ve içimdeki garip bir his Tike'nin orada olduğunu söylüyordu.

Teresa yavaş adımlarla örtülü perdenin önüne gitti. Bir asker gömleği gibi kamuflaj desenleri olan bir gömlek ve aynı kumaştan bir şort giymişti. Belinin çevresinde de yaklaşık on tane farklı hançer asılıydı. Bize doğru döndü ve Perdeyi açayım mı? anlamına gelen bir el işareti yaptı.

Hermes'in Kızı |Nico di Angelo|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin