-Medya, Teresa-
/ / / Miranda / / /
İçinde bulunduğum baloncuk Bermuda Şeytan Üçgeni'nin lacivert ve buz gibi soğuk sularına değdiği anda patladı ve bende kendimi birden buz gibi suyun içinde buldum. İçimden istemsizce bir küfür mırıldandım çünkü suyu, ıslanmayı ve ıslatılmayı hiç sevmem. Bu yüzden yetimhanede banyo kuyruklarında çok rahat olmuşumdur, herkes yıkanır, akşam yemeği yer, derslere girer ve ben günün en sonunda Skylar'ın zoruyla banyoya kilitlenirim...
Şimdi ise vücudumdaki bütün kaslar soğuğun etkisiyle bir bir katılaşıp benim hareket etmemi engelliyordu. Hem ben yüzmede de o kadar iyi değildim ki, hayatımda daha önce neredeyse hiç yüzmemiştim. Ne yapacağımı bilmediğim zamanlar olduğu gibi yine panik olmaya başladığımı hissettim, ki şu anda yapmak için aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Dibe batıyordum. Sol kolumu hızla yukarı kaldırdım ve yardım çağırmak için sağa sola savurdum. Tam sol elimin parmak uçları da suya batacakken birisi beni kolumdan tutup yüzeye çekti.
''Hağğğhğğh!'' benzeri boğuk bir ses çıkarıp çok özlediğim nefesimi aldım ve bana yardım eden kişiye baktım.
Connor. Connor'la birlikte diğerlerini görmek umuduyla etrafa bakmaya başladık ama hiçbiri görünürlerde değildi. Tam umudumu kesmiştim ki Connor aniden beni tekrar suyun altına çekti. İkimiz aynı anda suya battık ve yine aynı anda üzerimizdeki su tabakasını yalayarak geçen pullu bir canavar boynuna şaşkınlıkla baktık. Yaratık üzerimizdeki su tabakasından geçtiğinde ikimiz de nefes nefese yüzeye çıktık.
''Bu çirkin şeyin eskiden su perisi olduğuna emin miyiz?'' diye haykırdım.
Connor sadece başını salladı ve eliyle Skylla'nın tünediği kayalığını altındaki mağrayı gösterdi. Skylla sıra halinde uzanan bir kayalığın en tepesinde, yeni avlarını bekleyen sarı gözlerle etrafa deli deli bakıyordu. Onun altında kayalıklar sıralanmış gidiyordu ve kıyının hemen oradaysa kayalıkların dibinde bir mağara vardı. Oraya biraz daha dikkatli bakınca Teresa ve Travis'in bize el salladığını gördüm.
Sonraki on beş dakikada bizde Connor'la onlara katılmış, mağrada kıçımıza kadar donmakla meşguldük. Oraya nasıl ulaştığımız ise, deyim tam yerindeyse Connor yüzmüş bende onun sırtına yapışmış bir şekilde zorlu bir yolculuk sonucu olmuştu. Mağaranın girişine vardığımızda kendimi kumlu zemine yüz üstü bir şekilde bıraktım. Islanmaktan nefret ediyorum!
Teresa ve Leanna kollarımdan tutup beni mağranın içine çektiklerinde de milim kıpırdamamıştım. Bir süre sonunda ise herkes kum zemine çöküp tacı nasıl alacağımızı bulmaya çalışıyordu. Kimsenin bir fikri yoktu ve kimse de buna istekli değildi. Teresa boynundaki garip bir biçimde ıslanmamış olan kart kolyeye baktı ve sıradaki, ikinci kart olan sinek kızı kartını gümüş ipten çekip çıkardı. Teresa kartı çıkardığı anda kart ıslanıp pelte pelte oldu ve dökülüp gitti. Kart kolyesi büyülüydü.
''Evet, Skylla ilk düşmanımız. Tike haklıydı, ilk kız düşman konusunda haklıydı'' dedi Teresa kasvetle sıradaki karta bakarken.
Sıradaki kart ölümdü. Maça 1'liydi. Bir kişi kaybımızdı. Gerildiğimi hissettim. İlk defa bu kadar çok insanı umursuyordum ve bu bana gerçekten fazlaydı. Kimseye bir şey olmasını istemiyordum. Bir süre ortalığa derin bir sessizlik hakim oldu. Daha sonra Travis konuştu,
''O tacı almak için bir planın var mı Lea?''
''Hayır, ilk defa, yok...'' dedi Leanna umutsuzca.
''Aslında benim bir fikrim var ama...'' dedi Skylar tereddüt eder gibiydi.
''Anlat'' dedi Nico.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hermes'in Kızı |Nico di Angelo|
FanficHermes'in Kızı Serisi, İlk Kitap |Kayıp Tanrıça| Aslında normal bir kız var elimizde. Michael Jackson hayranı, sessiz, hep surat asan, ukala, aklına ilk geleni yapan, kendi halinde, zaman zaman kendi içinde çelişen, patavazsız ve kısmen kaba. Tek eğ...