-Medya, Stheno-
/ / / Teresa / / /
Gözlerimi sımsıkı kapattığımda sadece kulaklarımda uğuldayan rüzgarı hissediyordum. Bir elimle Travis'in elini tutuyordum ama bu beni rahatlatmıyordu. Çünkü hala metrelerce yükseklikten düştüğümüzün bilincindeydim, bütün kaslarım en küçük aktin ve miyozinine kadar kasılmıştı ve bu durumdan ödüm patlıyordu. Saliselerin fazlaca önem teşkil ettiği bu durumdan...
Percy nasıl kurtulmuştu... dedi iç sesim.
Ahh, tabi o Poseidon'un oğlu... diyerek kendi kendime cevap verdim.
Ve sonra anneme dua etmeye başladım. ''Irene, yardım et, yalvarırım...''
Ama yardımıma koşan, Irene değil Leanna'nın müthiş beyni oldu. Uzaklardan yankılanan kısık sesini duydum ve dediklerini zihnimde toparlamaya çalıştım. Onun en zor durumlarda bile bir planı oluyordu...
''Hançer... kayalıklar... saplamak!'' diye mırıldandım kendi kendime.
Aniden gözümü açtım ve sertçe belimden çektiğim hançerimi sol yanımda sıralanan kayalıklara sapladım. Kayalıklar yosun kaplıydı ve ilk darbemde dağılıp, hançerimin on santimlik bir yarık açmasını sağladılar. Birkaç saniye hançerle beraber aşağı kaydık fakat kayalıklar hızımızı azalttı ve en sonunda asılı halde durduk. Hançeri oraya sabitledim ve tek kolumla hançeri tuttuğum için kayalıkta asılı kaldım. Travis de diğer elimi tuttuğu için bu konumda çok fazla dayanamayacağımı biliyordum.
Sonra Travis elimi bıraktı ve bir an onun aşağıdaki boşluğa düştüğünü sandım. Küçük bir haykırıştan sonra ayak bileğim büyük bir kuvvetle çekildiğinde oraya tutunduğunu fark ettim.
"Yaşıyorsun" diye haykırdım, "Ölmedin!"
"Ama çok uzun sürmeyecek, Skylar'ın yanına gideceğiz, ikimiz de" dedi Travis.
Hançeri tek elimle sıkıca tutuyordum ama bu çok zordu ve aşırı derecede yorulmaya başlamıştım. Sol kolumdaki bütün kas lifleri isyan ediyordu. Adeta bir bir yırtıldıklarını hissediyordum. Sol ayağımda da bütün ağırlığını bana vermiş olan Travis asılıyordu. İki eliyle Nike ayakkabıma sarılmıştı ve beni daha çok aşağı çekiyordu. Bu sırada hançer altı santim daha aşağıya kaydı, artık onu tutmam daha da zorlaşmıştı.
"Ahhh!" diye inledim "Bu çok zor, dayanamıyorum"
"Öleceğiz" dedi Travis "Ben hak ediyordum ama sen kendine yazık ettin Teresa"
"Ah, kes sesini!" diye çıkıştım ona. "Leanna, bizi pegasuslarla alamaz mısın?" diye yalvardım.
"Sizi göremiyoruz, sesiniz karanlıktan geliyor Tess'' dedi Leanna'nın çok uzaklardan gelen sesi.
Bu sırada hançer iki santim daha aşağıya kaydı. Bu beni ciddi anlamda zorluyordu, garip acı çekme sesleri çıkartıyordum ve cidden müthiş bir acı çekiyordum. Bütün vücudum bir makinede iki ucundan gerdiriliyormuş gibi hissediyordum. Sanki her an yırtılacakmış gibi hissediyordum. Ve bu his berbattı.
"Bana ne yapmam gerektiğini söyle, lanet olsun!" diye inledim ağlayarak.
"Kazağın örgü mü?" dedi Leanna.
Ne alaka şimdi? Ben Leanna'yı zeki sanıyordum ama şu an içinde bulunduğum durum için, triko kumaş alışverişi yerine bir kurtarma planı yapması gerekmiyor muydu?
"Evet, örgü" diye inledim yine, artık ne alakasının olduğunu sormaya bile halim kalmamıştı.
"Harika, boşta kalan elin varsa eğer sökük bir yer bul ve ipi sök. Söktüğün ipi taca bağla, böylece ucunda halka olan bir ipin olacak. Onu kement gibi kullanıp üstünüzdeki kayalık tümseğe çıkmaya çalış, orada sivri bir çıkıntı gibi bir şey görüyorum sanki, tacı oraya atmaya çalış" dedi uzaklardan gelen sesi ve ben tüm bu dediklerini anlayabilmek için tam beş saniye sözcükleri toparlayabilmekle harçamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hermes'in Kızı |Nico di Angelo|
FanfictionHermes'in Kızı Serisi, İlk Kitap |Kayıp Tanrıça| Aslında normal bir kız var elimizde. Michael Jackson hayranı, sessiz, hep surat asan, ukala, aklına ilk geleni yapan, kendi halinde, zaman zaman kendi içinde çelişen, patavazsız ve kısmen kaba. Tek eğ...