Kehlani - Honey
*
= Demek adın Jungkook.
''Al şunu.''
Kırık çıkık dolabımdan çıkardığım ilk yardım çantasını kucağına doğru fırlattıktan sonra tekli koltuğa geçip kollarımı göğsümde bağladım. İlk önce bacaklarını açıp yayıldığı koltukta, kucağına düşen çanta ile doğruldu daha sonra sırıttıktan sonra çantayı açmaya çalıştı. ''Çok naziksin.''
''Eh.'' deyip omuz silktiğimde, çantadan çıkardığı merhemi eline alıp bana doğru uzattı. ''Ne yapacağım bunu?''
Ona götüne sokabilirsin demek istemiştim fakat derin nefes alıp gözlerine baygınca baktım. Bunu hangi akıla hizmet evime getirip, ona yardım ediyordum bilmiyordum ama içimdeki ses ne kadar aptal olduğum ile ilgili makaleler okuyor gibiydi. Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra merhemin kapağını açmış, eline sıkmış daha sonra ise yavaşça dudağının üzerine yedirmişti.
''Yaranın olduğu yeri tahmin edemeyecek kadar aptal mısın?''
''Kendine ilaç sürecek birine ayna vermeyecek kadar aşırı zekisin sen.'' deyip bana gözlerini devirdiğinde, omuz silktim. Dudağına yedirdiği merhemin kapağını kapattıktan sonra ilacı çantaya doğru fırlatmış daha sonra ise geriye doğru yaslanıp gözlerini evimin içinde gezdirdi. ''Evin küçükmüş.''
''Ah, pardon. Seni saraya götürmediğim için beni affet.'' sesimdeki alayla gözlerini geri bana çevirmiş ve sırıtmıştı. ''Bu seferlik affettim.'' deyip bana göz kırptığında, yüzüne yumruklarımın resmini çizmek istemiştim.
''Ee, ikram vermeyi falan düşünmüyor musun?'' dediğinde ona kaşlarımı kaldırdım. ''Sen ilk önce artık evimden gitmen gerektiğini bir düşünsene.'' dediğimde dudaklarını büzüp kafasını iki yana salladı. ''Burada hastayım ben. İnsanlık cidden ölmüş.''
''Bunu diyen kişi işimden atılmama sebep olan kişi olmasaydı cidden hak verirdim.''
''Ah, şu mesele.''
''O mesele.'' dedim imalı bir ses ile. Omuz silkip koltukta daha fazla yayıldı. ''Açıkçası bu umurumda değil.'' dediğinde gözlerimi devirdim. ''Tanrı gerçekten sabır kotamı doldurmak istiyor olmalı.'' dediğimde delirmiş gibi kahkaha patlattı.
Tamam, gülüşü pislik yüzüne rağmen güzelmiş.
''Tanrıya inanıyor musun?'' dediğinde, ona ne alaka dermiş gibi baktım. ''Ben inanmıyorum.'' dedi omuz silkip. ''Dini inançların inan umursadığım bir konu değil.'' deyip ayağa kalkıp masanın üzerine koyduğu yardım çantasını topladım ve geri dolabıma sokup kapıyı kapattım. ''Yiyecek bir şeylerin var mı?'' deyip mutfağa yöneldiğini fark ettiğimde, derin nefes aldım.
''Buraya kurulmadan bir gitsen artık?'' dediğimde kafasını arkaya doğru çevirdi ve gözlerini kıstı. ''Eve kız mı atacaksın?'' dediğide kafamı salladım alayla. ''Hiç gidesim gelmedi şimdi.'' dediğinde ise koltuğa doğru ilerledim. Açtığı buz dolabına uzun uzun baktıktan sonra bir şey bulamamış olmalı ki, gözlerini devirip geri kapattı. Bunu her akşam yaşadığım için bu tepkiye çok fazla alışmıştım, bu yüzden onu sırıtarak izledim.
''Sen ne ile besleniyorsun?'' dediğinde koltuğu işaret ettim. ''Bunu kemiriyorum.'' dediğimde gözlerini devirip, işaret ettiğim koltuğa oturup kafasını tavana dikti. ''Gitmeyi düşünmüyor musun?''
''Hayır.''
''Hem işimden olmama sebep oluyorsun, hemde evimi işgal ediyorsun. Ne biçim bir insansın sen?'' dediğimde sesimdeki sertlik kafasını kaldırıp bana bakmasına sebep olmuştu. Yüzü alayla yüzümü incelediğinde tepki vermemiş inadına yapar ki, bacaklarını ayak ucumdaki masaya uzatmıştı.