-8

234 20 1
                                    

Aradan çok ama çok uzun zaman geçti, arayı çok açtım farkındayım bu yüzden hızlı bir şekilde yazıp hemen yayınlamak istedim. Kısa oldu:(
Üzgünüm hatalarım varsa affedin çünkü kontrol etmeye zamanım olmadı.

Yorum atmayı ve oy vermeyi lüütfen unutmayın. Afternoon ve Protector'a bakarsanız çok mutlu olurum💝💚

■■

Taehyung.

"Sen iflah olmaz bir şerefsizsin." Okul yemekhanesinde çocukların oturduğu masaya kurulduğumda kurduğum ilk cümle bu olmuştu. Seokjin ağzına atacağı lokmayı elinde tutup gözlerimin içine baktığında kollarımı birbirine dolayıp sırtımı sandalyeye yasladım.

"Yine ne yaptım?" Derken çubuklarını yemeğin içine geri bırakıyordu. "Cidden olayın üzerinden 1 hafta geçti hala beni gördüğünde şerefsiz diyorsun Tae."

"Çünkü çocuktan hala özür dilemedin?"

"Benim hatam yok." Derken oda benim gibi kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı. Ona inanamaz gözlerle baktıktan sonra alayla sırıttım. "Pekala, bu cümleyi kesinlikle o sikik egona bağlıyorum."

Bu sefer sırıtan taraf o olmuştu.

"Keyfin bilir."

"Çocuk seni gördüğünde üzerine atlamak istiyor." Dediğimde omuz silkip yemeğini yemeye devam etti. "Gelsin, ben buradayım." Dediğinde kafamı iki yana salladım. Gerçekten akıllanmazdı.

O gün fazlasıyla boktandı. Jungkook'un o hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Neyse ki Namjoon sayesinde hastaneye gidebilmiştik ve yine neyse ki geç kalmamıştık. Bir süre bayıldığını hatırlıyordum, o çocuğa bir süre seslendiğimi ve ondan tepki alamadığımda kafayı yiyecekmiş gibi hissettiğimi. Nasıl oldu, ne zaman oldu bilmiyorum ama o çocuğun benim için önemli hale geldiğini fark etmiştim ve bu benim için oldukça tehlikeliydi.

Okul yemekhanesinin kapısına kafamı çevirdiğimde sürekli yanında olan adının Hoseok olduğunu bildiğim arkadaşıyla gülerek içeri giren Jungkook'u fark ettim. Hoseok bir şey söylediğinde kafasını geriye atarak güldü ve Hoseok'un omzuna doğru yumruk atıp onu susturmaya çalıştı. Omzunda sürekli düşen resim çantasını masaya koyduktan sonra Hoseok'a doğru tekme savurmuş ve gülmeye devam etmişti.

Cidden, güzeldi.

Onu saatlerce izleyebilirdim; mimikleri, tavırları ve konuşurken farkında olmadan yaptığı hareketlerle o kadar çok sevimli ve eğlenceliydi ki, onu izleyebilirdim. Onu kızdırdığımda pembeleşen yanakları, güldüğünde ise içeri çöken gamzeleriyle o fazlasıyla güzeldi.

Özenle yaptığı düz saçları, kot ceketinin altına giydiği siyah tişört ve siyah dar pantolonla fazlasıyla özenli gözüküyordu.

"Hey." Diyip önümde elini şıklatan Seokjin'e kafamı çevirdiğimde ayağa kalkmaya hazırlandığını gördüm. "Ben gidiyorum." Ona kafamı sallayıp ayağa kalktığımda içinde sadece bir tane defter olan çantamı omzuma taktım ve Jungkook'a doğru yürüdüm.

"Nereye gidiyorsun geri zekalı?"

"Geleceğim!"

Onlara doğru yürüdüğümde beni fark eden Jungkook, kaşlarını ilk önce çatmış daha sonra ise kaldırmıştı. Tam önünde durup elimi saçlarına daldırdım ve bir köpeğin tüylerini okşuyormuş gibi saçlarını karıştırdım. "Ne yapıyorsun!"

"Kötü olmuş." Deyip elimi geri çektiğimde bana hayretle baktı. "Tanrı aşkına Taehyung, bu saçlar için erken kalkmıştım!" Derken bir yandan da telefonun ekranından düzeltmeye çalışıyordu.

CURSE // TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin