-Joan Jett and the Blackhearts - I hate myself for loving you
...
Jaleen şimdi Kai'nin hayatına tamamen girmişti. Onun hayatının en mide bulandırıcı kısmıyla yüzyüzeydi. Ne kaçabiliyor, ne de hesap sorabiliyordu. Kai ise onun bu halini görmesinden kendini suçluyordu, üstelik bunu düşünmesinin dünyadaki en saçma şey olduğuna inandığı halde...
"Şimdi ne yapacaksın?" Kai tamamen soğukkanlıydı.
Jaleen hiç birşey söylemiyordu. Kai bu sessizliği tekrar bozdu : "Sen ve ben... birbirimize benziyoruz."
Jaleen içinde tuttuğu nefesi verip başını çevirdi. "Ben senin zavallı olduğunu düşünüyorum."
Bu cümle Kai'yi anlam veremediği bir şekilde huzursuz hissettirdi. Hızlı adımlarla Jaleen'in yanına yaklaşıp kolunu tuttu. "İçinde bir ses, dünyanın pisliklerden arınması gerektiğini söylüyor sana... Bana hak vermekten korkuyorsun, haksız mıyım Jali?"
Kai'nin kanlı elleri onu rahatsız ediyordu, kolunu kurtarıp onun gözlerini içine baktı Jaleen. "Ja-li? Hah... Şimdi tam oldu işte. Biz.... hiç benzemiyoruz. Benzemek isteyeceğim son kişi bi katil olur.." Jaleen yerde yatan cesede göz attı.. "Sen... nasıl yakalanmıyorsun? Öldürdüğün adamın başında durup sohbet bile edebiliyosun."
"Beni koruyan birilerinin olduğunu söylesem, bana inanır mısın?"
"Ha??? Ne?" Jaleen Kai'yle ilgili sürekli yeni birşey öğreniyordu.
"Kulübede, o adamı öldürdüğümü gördüğünü biliyorum. O adam, işlediğim bir cinayeti üstüne alması için anlaşılan, ama buna cesaret edemeyen bir zavallıydı. Ben, ondan cesur davrandım.."
Jaleen'in beyni Kai'nin her cümlesini insan dışı ve iğrenç bulsa da, kalbi artık ona alışmıştı. Bu onu korkutuyordu.. "Sana güvendiğimi söylemiştim ya... Bir gün beğenmediğin bir hareketimi görürsen benim de boğazımı kesceğini düşünüyorum artık..." Jaleen dönüp yürümeye başladığında Kai arkasından bağırdı.
"Belki gerçekten yapmalıyım!!"
Jaleen ertesi gün okuldan döndüğünde, odasında Kai'yi buldu. Çantasını sertçe yere bıraktı ve kapıyı kapadı. Bağırmak için ona yaklaştığında, Kai yavaşça ona döndü. Elinde çekmecede bulduğu, Jaleen'in bebeklik resmi vardı. Gözleri Jaleen'in gözleriyle buluştuğunda, tamamen boş bakıyordu.
"Şimdi de odamı karıştırmaya mı başladın?! Ya da bunu hep yapıyordun..."
"Bu sen misin?"
"Evet... Ne, ne oldu?"
Kai sonunda Jaleen'i neden öldüremediğini anlamıştı. "12 yaşındaki Kai'nin öldürdüğünü gördüğüm, yıllardır rüyalarımda defalarca kurtardığım bebek..."
"Ne saçmalıyorsun yi--" Kai onun konuşmasını dinlemeden kendini dışarı atmıştı, aşağıdaydı. Jaleen onun bu sorumsuz tavırlarından sıkıldığı için bir cesaretle ağaca tutunarak aşağı inmeye çalıştı. Yere ulaşmasına 2 metre kadar vardı, kendini atmaya karar verdi. Kendini yere bıraktığında Kai'nin kollarındaydı... Kai onun düşmesine izin vermemiş, sıkıca tutmuştu. Onu yavaşça yere bıraktıktan sonra, cebindeki bıçağı 2 saniye içinde çıkardı.
"Şimdi senden kurtulabilirim..." Onun yüzüne bakarken, öldürebilmek için cesaret topluyordu. Onu kurtardıktan sonra öldürmesi, bir salak gibi görünmesine neden olmuştu, böyle düşünüyordu. Jaleen ise hızlı hızlı nefes alıp veriyordu ama Kai'nin bunu yapmayacağını biliyordu. İkisinin de dikkatini dağıtan ses, Magnum ve Prens'in hemen yanlarında birlikte oynarken çıkardığı hav'lamalar oldu. Bu koca, korkunç köpek ve minik beyaz köpeğin böyle iyi anlaşması... Gerçek olamazdı...
Kai Jaleen yerde uzanırken tek eliyle yerden destek almakta, tek elindeki bıçağı havada tutmaktaydı. Köpeklerden gözlerini ayırıp Jaleen'e baktığında, ona ne kadar yakınlaştığını farketti. Jaleen korkmuyordu, Kai'nin gözlerini kapatan ve rahatsız eden saçlarını parmağıyla çekti.
"Son zamanlarda insan hislerin, katil tarafının önüne geçiyor Kai."
"Bana bağlanmamalısın Jaleen. Hep yaptığım gibi, seni üzerim.. Benden neden korkmuyosun ki..."
"Konuşmadığın zaman daha iyisin." Jaleen'in bu sözü ikisini de tebessüm ettirmişti.
"Sen......." Kai'nin bakışları Jaleen'in karnının ağrımasına sebep oluyordu. Herşey, MR'dan gelen telefonla, Kai'nin, Jaleen'in elini tutup koşmaya başlamasıyla bozuldu. Jaleen soru bile soramıyordu. Kai onu harabe sayılmak üzere olan bir apartmanın bodrum katına götürdü.
"Farelerden korkmayacağını umuyorum..." Kai etrafı düzenlemeye çalışıyordu.
"O adam... Benim için geliyordu, sesini duydum... Beni koruduğun biri mi var?" Jaleen çoktan yere oturmuştu.
Kai aniden dönüp onun oturduğu yere baktı, Jaleen'in yüzüne iğrenerek bakıyordu. "Fare misin sen?! Pislik içinde yere neden oturuyosun?! Kalk ayağa." Kai Jaleen'i bileğinden tutup ayağa kaldırdı ve oturduğu yerin altına temiz olduğunu düşündüğü bir yastık koydu. Jaleen'i geri itip oturttu.
Jaleen acıyan bileğini tutup ona sinirli bakışlar atıyordu. "Sorduğum sorulara cevap vereceğin konusunda anlaştık sanıyodum?"
"Saçmalama." Kai demin ona kızdığı yere birşey koymadan kendisi oturdu. Jaleen'in yastığından çıkan tozlardan ikisi de öksürdü. Kai bütün tozları dışarı itmeye çalışıyor, bir yandan başını çevirip öksürüyordu. Tozlarla savaşıyor gibi görünüyordu.
Jaleen bütün şaşkınlığıyla onu izliyordu. "Bıraksana şunları... Tozlarla uğraşırsan, üstüne yapışırlar.. Ne zorun var?"
Kai yerine geri oturdu. "Tozları kim sever ki?! İnsanın burnuna kaçıp rahatsız ederler, iğrenç.." Üstündeki tozları silkelemeye çalışıyordu.
"Bir katilin iğrendiği şeyin toz olması gerçekten hayatımda gördüğüm ikinci en saçma şey. Sen sormadan söyliyim, birincisi sensin."
"Merak etmemiştim." Kai gülerek aşağı kayıp uzandı. Ellerini ensesinde birleştirdi.
Jaleen ona bakıp etrafı incelemeye başladı. "Sana sorundan başka birşey çıkarmıyorum, sen de bana."
"Farketmen güzel."
"Benden nefret ediyormuş gibi davranma, beni öldürme girişimin bile çocukça bir oyundu."
"Haaa???" Kai çoktan gülme krizine girmişti... Jaleen Kai'ye sinir olup onun karnına vuruyordu.
Kai aniden onun ellerini tutup yüzüne baktı, gülmesini durduruyordu. "Seni korumam gerektiğini hissettiğim doğru, kalbin benimkinin içinde atıyormuş gibi hissediyorum. Ağlaman kulaklarımı tırmalıyor.. Senin canın yandığında kendimi öldürmek istiyorum... Bütün düzenimi sen bozdun.. Bunun adını bilmiyorum, ama seni öldürüp kurtulma hissi uyandırıyor bende. Hepsi bu."
Kai ona arkasını dönerken, Jaleen'in söyleyecek hiç bir kelimesi yoktu... Duyduklarının şokunu uzun süre kafasında hazmetmeye çalıştı.. Yorum yapmamaya karar verdi, yorum yapmaktan açıkça korkuyordu. O da kayıp Kai'nin yanına uzandı.
"Aynı yerde uyuduğumuz 2. gece.."
"Bir katille uyuduğun 2. ge-- Belki 2 değildir.."
"Nasıl yani??" Jaleen Kai'ye bakmaya çalıştığında sadece sırtını gördü. Biraz doğrulup yüzüne bakmak için onun koluna tutundu, Kai ise onu geri itti. Jaleen geri çekilip tekrar uzandı ve tavana bakıyordu.
"Yanında olmaktan kurtulamadığım için kendimden nefret ediyorum.. Beni değiştirdiğini kabul etmekten de. Bu tür şeyler yaşanarak öğreniliyormuş, bana sürekli dersler veriyorsun.." Jaleen gözlerini kapadı. Kai başını hafifçe çevirip tavana baktı, sonra iyice dönüp gözlerini kapadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir seri katilin aşk defteri
Lãng mạnJ: Omzuma dokunan soğuk eli hissedebiliyorum. K: Her gece seni öldürdüğümü hayal ediyorum.