-Kelly Clarkson - Because of you
..
Jaleen kendini kaybetmek istemediğinden Kai'nin başına sertçe vurdu. Kai aniden çekilip başını tuttu.
"Napıyosun be!!"
"Asıl.... asıl sen napıyosun?!" Jaleen birkaç adım geri gidip etrafta yürümeye başlamıştı.
"Tam bir moronsun Jaleen." Kai başını kaşıyordu, Jaleen ona koşarak geldi.
"Ben mi moronum????"
Kai ona dönüp iki kolundan tuttu ve yüzüne doğru yaklaştı. Jaleen Kai'nin gözlerine şok içinde bakıyordu, kendini hızlıca çekip merdivenlere yöneldi.
"Yü-yürü... Gidiyoruz. Eve gitmem gerek..."
Kai gerçekten mutluydu, heyecanla dudaklarını ısırdı ve gülerek Jaleen'in peşinden gitti. Aşağı indiklerinde Kai önden yürüyordu. Elini tuttuğu Jaleen aniden durdu ve onu da durdurdu. Kai, Jaleen'in dikkatle baktığı yere baktı. Baktıkları televizyonda bir haber gösteriliyordu.
"Son haberimizi tekrar ediyoruz: bir süredir kayıp olan Jaleen Lee'nin tehdit mesajları aldığını, en son bir adam tarafından götürüldüğünü öğrenen babası kalp krizi geçirdi. Babasına rahmet, Jaleen'in bir an önce bulunmasını diliyoruz."
Jaleen ekrana bakmaktan başka hiç birşey yapamıyordu. Kai şaşkın gözleriyle Jaleen'e baktı. Ne yapacağına dair hiç bir fikri yoktu.
"Ja..leen... Ben..."
Kai cümlesine başlayamadan bayılan Jaleen'i yakaladı. Yere uzanmasına izin verdi, başını tutuyordu.
"JALEEN! Jaleen beni duyuyor musun??? Öl..ölmüş.. olamazsın........ Jal......"
Kai insanlar başına toplanmaya başladıklarında Jaleen'i kucağına aldı ve onu ormandaki kulübesine götürmeyi düşündü ve koşmaya başladı. O eve varamadan Jaleen onun kollarında gözlerini açtı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı bir süre.
"Kai?"
Kai yavaşlayıp durdu ve gökyüzüne baktı. "Yaşıyorsun..."
Jaleen biraz düşündü. "Nereye götürüyorsun beni? Evime gitmek istiyorum!!!"
"Sakin kalabileceğin bi yere.. Hem şu araba olayından dolayı bel--"
"Kai beni evime götür!!!!" Jaleen onu biraz iterek kucağından indi. "Ben kendim giderim."
Jaleen yürümeye başlamıştı, Kai biraz durup ona yetişti.
"İyi değilsin, birlikte gidelim Jaleen.."
Jaleen bir cevap vermedi. Sonunda eve vardıklarında evin her yerinden ağlama sesleri geliyordu. Kai eve girmedi. Jaleen girdiğinde ise sevinçli bir hava olmadı, sadece insanların içi biraz daha rahatlamıştı. Prens Jaleen'in peşinde koşuyordu. Jaleen'in annesine sarıldığı an, babasının gerçekten gittiğini farketti... Ağlamıyor, ağlayamıyordu. İçinde hüzünden çok öfke vardı. Babasının gittiği aklına geldikçe bütün hislerinin yerini bir boşluk kaplıyordu. Yarını, öbür günü, geleceğini görmüyordu bile. Bu yaşına kadar farketmese de, babası hayatında gerçekten önemli bir yerde, onun kahramanı rolündeydi. Bunların hepsini cenazeye gidene kadar binlerce kez düşündü. Herkes simsiyah giyinmişti. Jaleen annesinin yanından ayrılmıyordu. Kai onlar evdeyken gidip kendine bir gözlük ve bere buldu.
Jaleen, defin törenine kadar Kai'yle görüşmedi. Kai defnedilecek yere kadar uzaktan takip etti olanları. Orda dururlarken, kendinde bir sorumluluk hissetti ve herkesin içinden sıyrılarak Jaleen'in yanına gitti. Hiç birşey demeden en önde, yanında durdu. Jaleen sadece toprağa bakıyor, hiç birşey söylemiyor ve ağlamıyordu. Bu kadar feryat ve dua sesinin içinde, Kai ölümün hiç tanımadığı yüzünü gördü. Etrafındaki insanlara duygusuz bir ifadeyle bakıyordu. Jaleen'in onun katil olmasından nefret etmesinin nedeni bu acı mıydı?
Babası defnedildikten sonra insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladı. Jaleen'in annesi kızının koluna girmiş, zorlukla yürüyordu. Mezarlıktan çıkarlarken Jaleen, Kai'yi hatırladı. Annesini teyzesine bıraktı ve etrafa bakındı. Tahmin ettiği gibi Kai onu izliyordu. Yanına gitti.
"Nasılsın?"
Jaleen cevap vermedi.
"Şimdi.. ım... zaman geçtikçe.. yani zaman geçtikçe aklındaki acı azalcaktır..."
"Sen nerden bilirsin ki? Acı akılda değil kalpte hissedilir Kai.. Kalpte. Parmak uçlarından kalbinin içine kadar ince bir sızı, sana kim olduğunu unutturur... Her yerinde karıncalar hissedersin.. Gidenin ardından gitmeyi istersin, çünkü o boşluğu kimse dolduramicaktır, bilirsin.. Gördüğün cansız beden bütün vücudunda kronik bir hastalığa dönüşür.. Üstelik bunların hepsini çok kısa bi sürede yaşarsın... Ve kim bilir zaman ilerledikçe kendinle, giden sevdiğinle ilgili neler keşfedersin.. Sen, hiç acı hissettin mi? Hiç gerçek bir acı duydun mu, beyninin içinde dolanan.. Sen gerçek bir insan bile değilsin, bencilin tekisin.."
Jaleen'in dudaklarından dökülen bütün kelimeler, bütün harfler Kai'nin suratına bir tokat gibi çarptı.
"Acıyı şimdi hissediyorum.."
Jaleen dolmaya başlayan gözlerine rağmen güldü. Dalga geçer gibi.. "Burda kendimi öldürsem bile senin buzdan yapılmış kalbine ulaşmaz acı, kendini kandırma..."
"Jaleen. Yeter..." Kai kendini güçsüz hissediyordu. "Canın yandığı için birilerine saldırmak istiyorsun... Tamam, bana saldırmak istiyorsan saldır. Bağır, vur.. Ama yeniden atmaya başlayan kalbimi anladığını sandığım tek kişiyi.. seni alma elimden...."
Jaleen aniden akmaya başlayan gözyaşlarını durdurmaya çabalıyordu.. "Ben bir daha babamın beni korumak için yanımda olmayacağını biliyorum sadece... Ama benim babam... Beni senden koruyamadı... Şimdi onun nasıl hissettiğini düşünmek bile........ NEFRET EDİYORUM SENDEN!!!"
Kai duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu.. "E..etmiyorsun... Öyle olmadığını biliyosun... Elini tutiyim, izin ver. Seni ben koruyabilirim..."
"Yapamayacağın şeylerin sözünü verme Kai!! Sen bir katilsin.. Babamın katili... Keşke seni hiç tanımasaydım.. Uzak dur benden, hiç tanışmamışız gibi.."
Jaleen dönüp koşmaya başladığında Kai peşinden gidecek kadar güçlü değildi. Bu zamana kadar herşeye karşı kendi istekleri uğrunda savaşmış, şimdi bu ufak tefek kızın karşısında hiç olmadığı kadar güçsüzdü.. Yanağına dokundu, gökyüzüne baktığında yağmur yağmadığını farketti... Yanaklarını ıslatan kendi gözyaşlarıydı, onlarla tanışma vakti gelmişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir seri katilin aşk defteri
RomanceJ: Omzuma dokunan soğuk eli hissedebiliyorum. K: Her gece seni öldürdüğümü hayal ediyorum.