~3~

47 18 11
                                    

Bu korkuya o kadar çok kapılmıştım ki yanıma oturduğunu hatta bana merhaba dediğini bile duymamışım.Bunun yanında bir an kafamı çevirip onun yüzünü görünce panikleyip hızlıca yanından kalktığımı bile fark etmedim.

Sanki yaptığım tüm bu hareketleri ben yapmıyormuşum da sanki birileri beni uzaktan kumandayla kontrol ediyormuş gibi hissettim.

İlk defa böyle oluyordu.

Ayağa kalkıp birden tüm sınıfın bakışlarını üstümde hissedince kendimin farkına vardım.Durumu toparlamak için hocadan izin alıp hemen lavaboya gittim.
Elimi soğuk suyun altında tutup biraz öyle bekledim.Sonra o soğuk suyla yüzümü yıkadım.Kendime gelebilmek için birkaç defa daha yıkadım.Sonra kafamı kaldırıp aynadaki yüze baktım sabahki yüzden ne kadar da farklı görünüyordu.Daha bir ışıltılıydı.Sanki gözlerim daha bir parlaktı.Hemen saçımı düzelttim,yüzümü sildim ve sınıfa doğru ilerledim.

Attığım her adım titriyordu,sanki emin değillermiş gibi.Yavaşça kapıyı tıkladım ve sakince sırama oturdum.

O dakikaların,dersin nasıl geçtiğini hatırlamıyorum.Hiç konuşmadan öylece oturmuştu.Ne o bana soru soruyordu,ne de ben ona.Ama bence ikimiz de birbirimizi tanımak için sabırsızlanıyorduk.

Ben bunları düşünürken dakikalar dakikaları,saatler saatleri kovaladı.Ve birden öğle arası zili çaldı.Bence o da nasıl olduğunu bilmeden bana çocuksu bir heyecanla öğlen yemeğini beraber yemeği teklif etti.Ben ise sadece güldüm ve başımı sallayarak teklifi kabul ettim.

Beraber yürümeye başladık.İkimiz de o kadar heyecanlıydık ki yürürken adımlarımız sanki geri geri gidiyordu.Ve kapıdan çok geç çıktık hatta çıkamadık.Galiba adımlarımızın geri gittiğinden.Ama öyle değilmiş kolum da sıkıştı.Ne oldu bana?Neden gidemiyorum?Heyecandan mı?Onunla yürüdüğüm için mi?
Bir an olanları anladım.O kadar utandım ki.Meğerse kapıda ikimiz sıkışmışız.O gülmeye başladı.Ben de gülmeye başladım ama sıkışmamıza değil onun samimi gülüşüne.O bunu bilmiyordu.
Yolumuza devam ettik.
Ama hala kendimizi gülmekten alamıyorduk.Yemekhane alt kattaydı.Merdivenlerden inerken ayaklarım titriyordu.Sanki her an düşecek gibi.

Yemekhaneye girdik.Önümüzde çok uzun bir sıra vardı.Vakit kaybetmeden biz de bu sıraya dahil olduk.Onunlayken ilk defa vakit geçmek bilmedi.Ve yemek alma sırası bizdeydi.

Sanki onun gelmesi şerefine bugün çok güzel yemekler yapılmıştı.Bugün de menümüzde köfteli patates,pirinç pilavı,mercimek çorbası ve karnıyarık yanında da ayran vermişlerdi.

Bir an İbrahim'e baktım.O kadar şaşkındı ki.Ona baktığımı fark etti ama o şaşkın bakışları benden saklayamadı.Yemekleri alırken bana 'Hepsinden mi alacağız?'diye sordu.Ben gülmemek için kendimi zorlarken bir yandan da vereceğim cevabı düşünüyordum.'Tabi ki istediğin kadar alabilirsin' dedim.

Ve nöbetçi öğretmen tepsiyi taşımak için yanıma geldi.Ama İbrahim tepsimi taşıyabileceğini söyleyip kibar,zarif ve centilmen davranışıyla beni bir daha kendine hayran bıraktı.Tepsileri tek tek benim gösterdiğim yöne götürdü.Karşıma oturmuştu.Ben de oturdum.'Afiyet olsun İrem' dedi.Ben de afiyet olsun dedim.Çok heyecanlanmıştım.Tanışmak istediğim çocukla karşı karşıya yemek yiyecektim.Belki de heyecandan yiyemeyecektim.

Sonra benden su istedi.Ben tam suya uzanırken biri bana çarptı ve su elimden kayıp döküldü.Belki de o kişi bana çarpmasaydı heyecandan,elimin titremesinden ben kendim suyu dökecektim.Ama onun sayesinde bir bahanem oldu.İkimiz de önce şaşırdık çünkü su İbrahim'in üstüne dökülmüştü.

Ben bir an sinirleneceğini bana kızacağını düşündüm.Ama o tam aksine birden bir kahkaha patlattı hatta o kadar içten bir kahkaha atmıştı ki ben de gülmeye başlamıştım.

Ne kadar farklıydı.Eminim ki onun yerinde bir başkası olsaydı orada kaç kişi olduğunu önemsemeden bana bağırırdı.Oysa sadece güldü ve bunun bir kaza olduğunu önemli olmadığını söyledi.

Daha sonra üstünün kuruması için dışarı çıktık güneşe oturduk Şimdi düşünüyorum da belki kapıya sıkışmasak,üstüne su dökmesem bu kadar yakın olmazdık bu tatlı,küçük kazalar bizi birbirimize yakınlaştırdı.Daha sıkı dost olmamızı sağladı.Ders zili çalana kadar dışarıda güneşte oturduk.Konuşmayı o kadar çok seviyordu ki bazen konuşurken nefes almayı unutacakmış hissi yaratıyordu.

Bana okulu burslu olarak kazandığından bahsetti.Köylerinden o ve birkaç arkadaşının sınavdan iyi derece yaptığını onun burayı kazandığından bahsetti.Oradan ayrılmanın ona ne kadar zor geldiğinden de bahsetti.Konuşurken kıvırcık saçları sallanıyor ve durmadan gözlüğü burnunun üstüne düşüyordu.Belki yarım saatten fazla konuştu ben ise sadece dinledim.Ama zaman benim için o kadar çabuk geçmişti ki ne ara zilin çaldığını anlayamadım.Onu dinlemeye devam etmek istiyordum.Bana köyünü anlatmasını,arkadaşlarını anlatmasını,annesini,babasını varsa kardeşini anlatmasını bana her şeyi anlatmasını istiyordum.

Çünkü o anlattıkça ben buradan ayrılıyordum.Oralara gidiyordum.İlk defa kendi sessizliğimden kurtulup kuşları,nehirleri,dalgaların sesini duyuyordum.Sanki o konuştukça kendimi buluyordum.O bana anlatmaya devam ederken sınıfa çıktık.Ders başlamak üzereydi.Sıramıza oturduk.Gene sessizliğe büründük.

Ama o sessizlikbile bize çok çok şeyler anlatıyordu.Ben duyuyordum
Derste zaman su gibi akıp geçti.Okul bitmişti.Eşyalarımızı toplayıp çıktık.Babam gelmişti.İbrahim'e iyi akşamlar dedim ve arabaya bindim.
Babam "Yeni galiba"dedi. Duymamışım.Tekrar "Yeni mi arkadaş?"dedi.İrkildim ve cevap verdim.'Evet,yeni babacım'
Eve geldik.Annem kapıyı açtı.Kabanımı aldı,bana sarıldı ve öptü Acaba İbrahim'in annesi de böyle onu hoş karşılıyor muydu?Yoksa evine gidince hemen ev işlerine koyulup akşam mı ders çalışıyordu?

Bu akşam kolumu ve ablamı düşündüm. Ve tabi neden olan kazayı da...

Last GoodbyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin