Belki o kaza olmasaydı ablam bana çok iyi davranabilirdi.
Zaten onu kaybetmeden önce aramız çok iyiydi arada sırada küçük tartışmalarımız da oluyordu.Ve bu da bizim tadımız tuzumuz olurdu.Belki de büyük olduğu için bana kızar ve benden bir şeyler yapmamı isteyebilirdi.(Diğer abla kardeşler gibi) Ve ben de ablam istediği için yapardım.
Kim bilir ? Bunların hepsi benim kaza olmasa nasıl olurdu diye düşüncelerim.Ama kaza oldu ve dünyada sahip olduğum en değerli varlığımı da alıp götürdü.
Ama şu an ablama çok ihtiyacım var.Bu olayları anlatabileceğim birine.Dert ortağım,sırdaşım ve başkası hakkında düşüncelerimi anlatabileceğim bir dostum,belki de tek güvendiğim kişi olurdu.Kim bilir ?Ve bir yazı yazdım ablamı düşünürken.
Duygularımı,düşüncelerimi ve ihtiyacım olan şeyleri kağıtlara döktüm.Yazdım...Yazdım...Bunları ona yazdım ablama...Bir nevi mektup olabilir.
-Hayat her zaman güzel zannederdim.
Beni koruyacak biri vardı.Ama seni kaybettiğim gün gerçeklerle yüzleştim.Hayat bana gerçek yüzünü gösterdi.Hayatın ne kadar acımasız olduğunu öğrendim.Bana artık 'kardeşim' diye seslenecek biri yoktu.Belki yanımda olsaydın diğer. abla-kardeşler gibi seni kıskanırdım.Beni hiçbir şeye değişmeyecek insan.Kayıtsız şartsız beni olduğum gibi kabul eden kişi.Birlikteyken birbirimizi yerdik ve ayrı iken birbirimizi özlerdik.
(Şimdi o kadar çok özlüyorum ki...)
Beni sana en çok ihtiyacım olduğu zaman bıraktın ama ben seni çok seviyorum...Seni çok özlüyorum.Seni ve kolumu kaybettiğim günü hatırlıyorum da herkes geçer,unutursun dedi.Ama ben o gün de biliyordum seni asla unutmazdım,unutamazdım.
Hiç kimse de gelip "Alışırsın" demedi.Asıl doğru olan buydu "Alışmak".
O gün çok ağladım.Sen üzülme diye kendimi tutmaya çalıştım,ama olmuyordu.Kendi kendine akıyordu.Durmaksızın sadece akıyordu.Sabahtan akşama kadar kendimi durduramadım.
Gözyaşlarım aktıkça sildim...sildim...Ama durduramadım,durmuyordu sanki içimde bir mühür varmış da sen gidince o mühür derinden koptu o kalbime doğru kanadıkça sanki ben de o acıyı azaltmak için o kan damlalarını gözyaşına çevirip gözlerimden aşağı doğru boşaltıyordum.
O mühürün kuruması için,acıyı alışmam için çok zamana ihtiyacım var.
Yazımı sonlandırmak zorundayım annem yemeğe çağırıyor.Seni seviyorum sonsuza kadar da seveceğim...Ailece yemek yedik.Yemekten sonra yatağıma uzandım ve bugün olanların analizini yaptım.Sonra da uyudum.
Akşamdan ayarlanıp konulan saat beni uyandırdı.Babam bugünün gazetesini almak için markete inmiş.Ben kalkınca geldi.Çayını kupasına koydu ve her zamanki köşede,pencerenin önündeki koltuğuna oturdu.Annem mor puantiyeli sabahlığıyla yine telaş içinde kahvaltıyı hazırlıyor.
Bir an yüzümü bir tebessüm kapladı. Nedenini bilmiyorum.Kahvaltımızı yaptık.
Babamla aceleyle evden çıktık.Neden ise bugün apartmanda bir huzur hakimdi. Kavga,tartışma ve samimiyetsiz ifadelerden uzak.Sevgi,huzur ve mutluluk dolu bir apartman...Apartmandan çıkarken Ethem Öğretmen çöpünü atnak için kapının önüne çıktı. Bize ilk defa samimiyet,huzur,mutluluk ve yaşam sevinciyle "Günaydın" dedi.Bu kadar huzurun,mutluluğun,samimiyet ve yaşam sevincinin nedeni neydi ?
Bugün onlar kendilerini iyi hissediyordu ama ben şaşkındım.Şaşkınlığımı sonlandırmak istedim çünkü bugünün tadını çıkarmaya karar verdim belki de ilk ve son huzur,mutluluk ve son samimiyet dolu günaydın olabilirdi.Bence bugün bana güzel şeyler vaat ediyor.
Bugün okulda seminer varmış.Bizim sınıfı konferans salonuna çağırdılar.Oturttular.İbrahim yanımda oturuyordu.Seminer için ünlü bir profesör doktor gelmiş.Seminerin konusu da bağışıklık sistemi.Dikkatimi profesör doktorun konuşmalarına verdim.
Büyüme çağının tamamını şehirde geçiren çocukların,kırsal kesimde yaşayan çocuklara oranla hastalıklara karşı daha savunmasız olduğunu açıkladı.
Yani şehirde yaşayan çocukların bağışıklık sistemi zayıflıyormuş.Kırsal kesimlerde yaşayan çocukların doğal hayatla içi içe olması nedeniyle,toprakta bulunan zayıf mikropları alarak ona uygun savunma sistemi gelişiyormuş.Bu nedenle köyde,doğal hayatla iç içe yaşayan çocukların bağışıklık sistemleri daha güçlü hale geliyormuş.
Ve profesör doktor şehirli anne-babaların,çocuklarına yaptırdıkları aşıların yeterli olmadığını söyledi.Bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi için çocukların doğal toprakla tanıştırılması ve şehirde oturan anne-babaların buna özen göstermesi bazı hastalıkların önüne geçermiş.
Profesör doktorun konuşması bitti.Benim bu konuşmalardan çıkardığım şey ise anne-babalar çocukları için her şeyi tertemiz yapıp vermemeli ve oyun oynarken kirlenmesinler diye oyuna girmemeleri için ısrar etmemeliler.Çocukların toprak-çamurla oynayıp kirlenip bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi lazım.
....................................................................
Oylayıp yorumlarınızı yazın 🌹😃😘
....................................................................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Goodbye
RomanceGenç kız hissettiklerinin aşk olduğunu anlayacak mıydı? Kızın kalbindeki mührü iyileştirecek mi yoksa o mührü kopartıp kanatacak mı? Yoksa o duyguyu kendine haram mı etti? Hayallerini başa mı sarıyor yoksa hayal etmemesi mi gerekiyor???