Karşımda duran adama ve önündeki isimliğe baktım.
Jeremy Atkins. Ne kadar kötü bir isim.
"Bana Michael'dan bahset." dedi ve arkasındaki deri kaplı koltuğa yaslandı. "Annen biraz bahsetti ama bir de senden duymak istiyorum."
Michael elimi sıktığında gülümseyerek soluma döndüm. "Açık mor renginde saçları var. Ve yeşil gözleri. Sonra kırmızı dudakları."
"Şu an burada mı?"
Jeremy'e dönüp başımı salladım. "Ama burada olmaktan pek memnun değil."
Güldü. "Aramızda mor saçlı bir hayalet var ve beni gördüğü için hoşnut değil öyle mi?" derken yüzündeki iğrenç alaycı ifadeye baktım. Benim bu herifi ve söylediklerini umursadığım falan yoktu ama gerçekten gelen tüm hastalara böyle davranıyorsa bu onu ibnenin teki yapardı.
"Ayrıca sizin bir göt deliği olduğunuzu söylüyor."
Michael gülerek saçlarımı öptüğünde Jeremy genzini temizledi. "Bugünkü seansımız bitti. Haftaya görüşürüz, Sylvia."
Odadan çıkarken Michael bana arkamdan sarıldı ve kulağımın dibinde kıkırdadı. "İşte benim kızım. Yanıma gelmen için sabırsızlanıyorum."
Öleceğiniz günü beklerken yaşamak olduğundan daha zordu.
Selam, hikayeyi sevdiniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we all go to hell | clifford
ContoSylvia Monroe'nun şizofrenik ruhu ölüme meyilliydi.