4| düştüğünde seni kim yakalayacak?

4.1K 431 90
                                    

3 Doors Down - When I'm Gone


Görmezden gelebilirim sandım.

Eğer olmamış gibi davranırsam, hatırlamazsam yok olur sanmıştım. Bu şeyin beni getirdiği durumu göstermem, bu halimi, tercih ettiğim seçenek elbette değildi çünkü kimsenin acımasını istemiyordum. Kimsenin yardım elini istemiyordum, o ilgili gözlerini, üzerimden ayrılmayan bakışlarını istemiyordum.

Bundan vazgeçecek gibi de durmuyordu doğrusu.

Özellikle kaçmak istemiyordum, hayatım nasılsa öyle devam etsin, düzenimi özel olarak birisi için değiştirmeyeyim. Bunu yaptığımda her şeyi kabullenmiş olurdum çünkü, kabullenirsem gerçek demekti. Gerçek olmamalıydı. Bilmiyorum, ağlayabilirdim, evet. Bu o kadar da kötü bir şey değildi ama yardım et? Ondan yardım dilenmiş olduğum gerçeğini görmezden gelemiyordum bir türlü. Kendimden nefret ediyordum.

Benim için sorun değildi, birilerini seviyor olsam da onlardan ayrılacak olan kişi yine bendim. Acıyı kendime istediğim kadar çektirebilirdim ama başkalarının bunu yaşamasına neden olmaya hakkım yoktu. Beni tanımasını, sevmesini, benimle herhangi bir bağ kurmasını istemiyordum.

Ha, sanki ben onunla çoktan bir tane kurmuş gibi davranıyordum.

Pekala, Min Yoongi. Kendine gel.

Derin nefesler aldım.

Hiçbir şey olmamış gibi. Evet. Ondan yardım istediysen ne olmuş? Karşıdan karşıya geçmek için yardım isteyen insanlara bağlanıyor musun sanki?

Hayır.

Bu doğruydu, yardım istediysem ne olmuştu ki? Bu, aramızda herhangi bir şey olduğu anlamına gelmezdi. Jimin'e de söyleyebilirdim, Taehyung'a da. Telefonumda kayıtlı olan üç beş kişiye daha. Sadece karşıma ilk o çıkmıştı işte, özel bir yanı yoktu.

Peki neden aylarca Jimin'den yardım istemedim?

Bunu açıklayamam.

Buna bir bahanem yoktu işte, aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Jimin'den istemememe rağmen onu aramam mantıklı değildi çünkü ev arkadaşımı ondan daha uzun süredir tanıyordum. Taehyung'u bile ondan daha uzun süredir tanıyordum, tanrı aşkına. Olması gereken buydu, onlar benim için daha önce gelmeliydi çünkü onları tanıyordum-

Gerçekten... tanıyor muydum?

Bilmiyorum, ben neden son zamanlarda bunları çok fazla düşünmeye başladım, emin değilim. Neden eskisi kadar terslemiyorum Jimin'i ya da onu kırmak istemiyorum, neden konuşmalarımız uzamaya başladı, neden Jungkook'u aradım... Tanrım... Her konu en sonunda buna dönüyordu ve ben görmezden gelebilmek için bunu düşünmemeliydim. Oysa aklımdan çıkaramıyordum.

Neden, neden, neden?

Küçücük bir neden gerekiyordu bana, öğrenmeden gidemezdim. Planladıklarımı yapamazdım, en azından planlamaya giriştiklerimi. Merak ediyordum ama korkuyordum da. Çünkü sonum olabilecekmiş gibi hissettiriyordu. Benden geriye kalan ne varsa artık, hepsini Jungkook'a- daha doğrusu bu meseleye harcayabilirmişim gibiydi. Gözümü kırpmadan.

"Analizin ne oldu?" Artık ağzımı kapayamıyordum. Elimde bir kupayla evde dolaşırken Jimin'le karşılaştım ve sordum. Birazdan da yorganımın içinde dönüp duracaktım zaten.

"Geçer bir şeyler aldım işte." Omuz silkti. Pijamalarıyla dolanıyordu ki bu, dışarı çıkmayacağı anlamına geliyordu. "Uyuyacak mısın?"

"Muhtemelen-- hayır." Dün olan şey ödümü koparmıştı, nefeslerimin kesilmesi ya da ölüyor gibi hissetmem değil. Jungkook'u aramış olmam. Tekrar o hale geldiğimde irademden bir şey kalmamışken onu aramaktan korkuyordum. Kabuslarım nasıl olsa bir yere gitmiyorlardı.

Lilac Wine |yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin