Yorumlarınızın hepsini gördüm, müsait olduğum bir anda geri döneceğim. Teşekkürler!
Panic! At The Disco- House Of Memories
Şok edici olan onun birini sevmesi değildi. Jungkook iyiydi, mükemmeldi, baktığınızda kalbinizi ısıtırdı, elbette birilerini sevebilirdi. Asıl şok edici olan, onun beni sevmesiydi. Bilmiyorum, muhtemelen hayatımda ilk kez birisi beni romantik anlamda sevdiğinden böyle hissettim, böyle garip bir şeydi ve açıklamamın imkanı yoktu. İmkansız geliyordu ama aynı zamanda mümkündü, çünkü o kişi Jungkook'tu, Jungkook.
Jungkook. Hayatımda gördüğüm en nazik, en mükemmel insan. Tek bir kusurunu bile bulamazdım, çalışsam bile bulamazdım yani, onun hakkında şikayet edecek hiçbir şeyim yoktu, ancak Jungkook gibi biri beni sevebilirdi ve yine Jungkook, beni sevmemeliydi. Her zaman en iyisini hak ediyordu.
Dudaklarımı araladığım ilk anda avcuyla ağzımı kapattı. Panik olmuş görünüyordu.
"Bir şey söyleme," dedi hızla. "İyi ya da kötü, şimdi söyleme."
Nedenini kavrayamadığımdan kaşlarımı kaldırdım.
"Hayatında yalnızca ben varım, kafanı karıştırmak istemiyorum. Yeni birileriyle tanış, biraz zaman geçsin, ondan sonra verirsin bana cevabını."
O sırada aklımdaki en büyük soru bu süreçte onu öpüp öpemeyeceğimdi, en çok merak ettiğim şey de buydu zaten. Üstelik istese bile cevap veremezdim, ağzımdan çok garip şeyler dökülebilirdi, boyumdan büyük laflar ederdim.
"Sadece bir şey söyle," elini indirdi. "Benim seni seviyor olmam aramızdaki bu şeyi etkileyecek mi?"
Etkileyecekti tabii. Olumlu yönde. Artık Jungkook beni sevecek mi diye düşünmeyecektim, beni sevmez diye kuruntu yapmayacaktım, beni sevdiğini bilecektim. Aman tanrım. Jeon Jungkook beni seviyordu.
"Asıl sen bana söyle," dedim. "Öpüşmeye devam edebilecek miyiz?"
Güldü, bunu beklemiyor gibiydi. Sonra uzanıp beni öptü, sırtımı yatak başlığına yasladım. Dizini bacağımın diğer tarafına atarak üzerime çıktı ama tek bir saniye olsun dudaklarını benimkilerden ayırmamıştı, ellerimi yüzüne yerleştirdim.
Jeon Jungkook beni seviyordu ve şu an üzerimdeydi. Beni öpüyordu, tanrım, beni çok güzel öpüyordu.
Az öncekinden tamamen farklıydı, ruh hali nasıl bu kadar değişebiliyordu bilmiyordum, dudakları dudaklarımı o sürekli bahsettiği leylakmış gibi yavaşça okşuyordu. Bir çiçeği öper gibi, zarif ve yavaş.
Kısa bir süreliğine geri çekildi, gözlerimi açmadım, tekrar öpmesini beklediğimdendi. Eğer buna tamamen inanırsam gerçekleşir gibi hissettim.
"Şöyle birkaç hafta öncesini düşününce," güldü ve dudaklarımı kısacık öptü. "Kahretsin," dedi dudakları benimkilere yaslıyken. "Çok değiştin."
"Seni ayıkken öpmenin nasıl hissettirdiğini fark ettiğimde," dedim. Kısa kısa öpücükler girdi kelimelerim arasına. "Değişmememi bekleyemezdin."
"Ben mi etkiledim seni yoksa sen mi düştün bana?" dedi alayla, gözlerimi açtım, dudaklarını izledim bir süre. Nemli ve kırmızı.
"Peşimden koştuğunu da inkar et bari."
"Oh, her şeyi inkar ederim onu etmem." Gülümsedi ve gözlerimi öptü. Şaşırdım, elinden gelse bütün yüzüme öpücüklerini bırakacak gibi davranıyordu. "Yordun beni çünkü."
"Kolay değilim öyle," dedim huysuzca. "Hala kazanmış sayılmazsın, Jeon."
"Bu bir tehdit miydi?" Gözleri gözlerime çevrildi. Parıldıyordu.