Radiohead-Creep
Bu iyice alışkanlık yapmaya başladı, reddedemem. İlkinde sarhoştum ama şimdi bahanem de yoktu. Onunla uyumaya alıştım, o ayık olarak uyuduğumuz gecedeki gibi tuhaf ve çekingen değildik ikimiz de. Tamam, hemen birbirimize sokulmamıştık ama yine de öylece kaskatı durmuyorduk. En azından ben rahattım, gözlerimi kapattığımda gördüğüm karanlık beni korkutmuyordu çünkü eğer gözlerimi açarsam Jungkook'u göreceğimi biliyordum, ellerimi uzattığımda ona dokunabilirdim ve istediğim sürece o yanımda kalacaktı. Beni nasıl kendisine böyle inandırdı?
"Uyumuyorsun," fısıldadı ve bana yaklaştı, başı omzuma doğru eğilmişti.
"Sen de," dedim sessizce. Neden fısıldadığımız hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Biraz daha seni görmek istedim." Kolunu karnıma sardı.
"Düşünüyordum," dedim ben de. İkimiz de neden uyumadığımızı söylemiş olduk böylece.
"Ne düşündüğünü sorsam..." Devamını getirmedi, zaten ben de anlamıştım. Bir süre sessiz kaldım, hangisinden başlayacağımı bilmiyordum.
"Gerçekten yapabilecek miyim, merak ediyordum," dedim. "Uyum sağlayabilecek miyim, yaşayabilecek miyim, yaşamayı sevecek miyim gibi. Uyumadan önce düşünmek için mantıklı şeyler değil."
"Endişelenme," fısıldadı. "Hakkında düşündüğün her şeyi yapabileceğini biliyorum. Yarın akşam dışarı çıkalım mı?"
"Nereye?" dedim heyecanla, onunla buluşmaya çıkma fikri garip hissettirmişti.
"Sinemaya gideriz," dedi. "İlk randevular için sinema idealdir."
"Bunun bir randevu olduğundan benim haberim olacak mı peki?" Kaşlarımı kaldırdım o göremese de. Bana sorup sormaması umurumda değildi, her türlü kabul edecektim ya. "Bakarsın ilgilendiğim başka biri vardır."
"Öyleyse mücadele etmem gerekir," dedi. "Belki beni seçersin diye. Eh, boyum yerinde, yakışıklı da bir adamım bence. Evim de var, geçinip gideriz burada."
"İdeal aday olduğunu mu ima ediyorsun?" Güldüm. "Yarınki performansın üzerinden değerlendireceğim o zaman."
"Sıkı hazırlansam iyi olur, özel günler için sakladığım smokinimi çıkarmalıyım."
Güldüm, oldukça ciddi söyleyişi bunu daha da komik yapıyordu. İkimiz de sessiz kaldık bir süre, göz kapaklarım ağırlaşmıştı ve uykum gelmişti, Jungkook'un başı omzumdaydıı ve nefesi çarptığı yeri ısıtıyordu.
"İyi geceler," dedim sessizce. İçim rahattı, gergin ya da mutsuz değildim, herhangi bir endişe taşımıyordum uyurken. Sadace... Jungkook'a minnettardım.
*
"Tam bir hayal kırıklığısın, gerçekten!"
Bu tartışmaya şahit oluşum tamamen tesadüftü. Bize öğle için ayrılan arada kampüsteki restoranlardan birine gelmeye karar vermiştim ve ne tesadüf ki Jungkook da oradaydı. Onun yanına gidip gitmemekte kararsızdım çünkü bir bacağı kırık Taehyung ve birkaç arkadaşı daha yanlarındaydı. Bir kız ve bir erkek vardı ve anladığım kadarıyla Taehyung dışındakiler Jungkook'a öfkeliydi. Bir nedenden ötürü.
"Cidden, bilmiyordum," dedi Jungkook da, ayakta öylece dikili kalmıştım. Ne onların yanına gidebiliyordum ne de dükkandan çıkabiliyordum. Kulak misafiri olmamam gereken bir şeydi belki de.
"Senin yüzünden... şimdi gidip profesörden ek süre dilenmemiz gerekecek. Son bir haftadır ne yapıyordun, tanrı aşkına?"
"Aklımdan çıkmış işte," dedi Jungkook, ben de yutkunmaya çalışıyordum o sırada. Onun kendi hayatında bir şeyleri sekteye uğratmasına sebep olmuştum, sorumluluklarıyla ilgilenmesini engellemiştim, ona yük olmuştum. Benim yüzümdendi, dersinden kalabilirdi veya notları düşebilirdi. Tanrım...