6| ökse otu

3.8K 388 66
                                    

"Sen çıldırmışsın!"

Sabah gözlerimi Jimin'in yüksek perdeden sesiyle açtım. Sürekli öten alarmı tercih ederdim tabii.

"Bu ne soğuk böyle! Kendi Igloo'nu da inşaa et tam olsun!"

Benden izinsiz odama dalıp termostatla uğraştı. Onu duyunca başımı gizlediğim yorganı çekti. Cidden o üzerimi açınca üşüdüm, odamın soğuk olduğunu biliyordum. Bir örtüyle ısınma fikri sıcak bir odadan daha çekici geliyordu, onun ne söylediği pek umurumda değildi. Yine de söyleniyordu işte.

"Birazdan zemini kırıp balık tutacağım ve kahvaltı yapacağım, Jimin," diye söylendim. Beni rahat bırakmasını istiyordum. "Eğer gidersen yani. Balıklar seni görünce ürküyor."

"Ha ha." Yüzünü olabilirmiş gibi daha çok buruşturdu. "Salona gel, kahvaltı hazırladık."

Birinci çoğul kişinin içine dahil olan ikinci kişi ki bu tam olarak Jungkook oluyordu, beni korkutuyordu. Onun etrafındayken kendim gibi davranmadığımı biliyordum ve o her zaman en uçlarda oynuyordu.

"İzin ver de yüzümü yıkayayım bir."

Yüzümü yıkamam on dakikamı aldı. Kendimi banyoya kilitledikten sonra dışarı çıkmamakla ilgili birçok plan yapmıştım, aynanın ardındaki dolaplarda kafama dikebileceğim ilaç kutuları var mı diye aradım.

O olaydan sonra ailemin nüfuzuyla birlikte birçok tedavi aldım. Şehrin ve ülkenin en iyilerinden, yani en azından böyleydi ünleri. Ona kandılar ya da ben de kandım. Bir çözüm bulabileceğimizi düşünmüştüm. Hepimiz öyle sanmıştık. Ama işlerini ilaçların yapmasını istediler, kullanmam gereken onlarca kutu verdiler bana.

Kullanmadım çünkü bir çeşit kimyasalın bunu silemeyeceğini biliyordum.

Belki kullansaydım işler daha farklı olurdu, bunu bilemezdim tabii ama üzerinde uzun zaman geçti ve ben aynı değildim. Herkes onu unutmuş, hayatımızda hiç var olmamış gibi yaşayabilirdi ama ben yapamazdım.

Yemek masasında öylece beni bekliyorlardı. Hiçbir şeye dokunmamışlardı, sessizce sohbet ediyorlar ve arada kapıyı gözlüyorlardı. "Günaydın," dedi Jungkook, yeni bir güne başlamaktan mutlu olan tek kişi o gibiydi.

Bir şey söylemeden sandalyeye çöktüm, uykum var gibiydi ve hala tam anlamıyla ısındığım söylenemezdi. Bir battaniyenin altına girmek istiyordum, biraz uzanmak.

"Kahve yapmamı ister misin sana?" Jimin bana döndüğünde başımı iki yana salladım. Kahve isterdim ama onun yapmasını değil. Ondan gelen şeyleri kabul edince samimiyetimizin artacağını düşğnüyordum ve bu beni korkutuyordu.

"Aslında bir şey yemek istemiyorum." Ayağa kalkmaya yeltendiğimde Jungkook kolumu tuttu. Bu da donakalmama neden oldu tabii, böyle ani bir şeyi neden yaptığını anlayamadım ve şaşırdım.

"Yemelisin," dedi. Dudaklarını tekrar araladı bir şeyler söylemek ister gibi ama sonra kapadı, ne diyeceğini merak ettim.

"İyi, tamam." Bu kadar kolay ikna olabileceğimi bilmiyordum. "Umarım güzel bir şeyler yapmışsınızdır."

"Yenebilecek şeyler işte." Jimin tabağıma bir şeyler koydu. "Taehyung'u özledim."

"Zaten sürekli konuşmuyor musunuz?" Çubukları elime alırken mırıldandım, yine konu açılmıştı ve ben kapatmak yerine soru soruyordum.

"Evet ama yüz yüze değiliz işte. Kahvaltıdan sonra kaymaya gideceğini söyledi, sadece o kıyafetlerin içinde nasıl görüneceğini düşünmeden edemiyorum."

Lilac Wine |yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin