Oblige

484 56 14
                                    

Kendimi soyunma odasından zor atmıştım ve Angelin'e ayağımın kaydığını söylemiştim. Soyunma odasından rastgele bir erkek tişörtünü geçirdim elime ve giydim. Kime ait olduğunu bilmiyordum ve açıkcası şu an tek derdim de bu değildi.

Müdüre uzun yalvarışlarım sonucu son dersi ekerek eve gelebildim. Tişört terle karışık güzel de kokuyordu. Yıkadıktan sonra yarın yerine koyacaktım. Zaten okulda ilk haftalardan yeterince adım çıktı, tişört hırsızı damgasına da katlanamazdım.

****

Ayaklarım beni okula zar zor iteliyordu. Tamam belki okul her liseli ergenin kabusudur ama sizi her fırsatta taciz eden bir adet Shawn ve ümüğünüzü sıkmak için kol gezen bir Taylor olduğu sürece....

''Şimdi de hırsızlığa mı başladın?''

İti an çomağı hazırla.

''Neyden bahsediyorsun sen Taylor tanrı aşkına?''

''Tişörtümü giyip eve gittiğini söylüyorlar.''

Daha okul kapısından içeri adımımı yeni attım, sakin ol şampiyon.

''Mecbur kaldım.''

''Neymiş seni buna mecbur kılan?''

Sesi azarlar tonda değil de cidden soru sorar gibi çıktı, ilk defa.

Gözlerim istemeyerek de olsa Shawn'a kaydı. Ne yani bahsetmiyor muydu onlara? Bilirsiniz biz kızlar erkek sineğe değsek hemen birbirimize anlatan tipleriz .

''Islandım tamam mı?''

Alaylı sırıtışını yüzüne yerleştirdi.

''Suyla mı yoksa...''

''Saçmalamayı keser misin Taylor, sandığın gibi bir şey değil.''

Aslında kısmen sandığın gibi bir şey.

''Soyunma odasının duşlarını kontrol ediyordum ve..''

Neden anlatıyordum ki? Elimi çantama atıp tişörtü çıkardım, suratına fırlattım, bildiğiniz fırlattım. Gerçi dibimdeydi, fırlatmaktan çok koydum da denebilir, çünkü tişört o çekene kadar suratında öylece kaldı.

''Parfümün üstüne sinmiş, ıyy kız parfümü!'' diye bağırdı.

Mal bu çocuk.

''Hayır saçmalama yıkadım.'' dedim elinden alıp tişörtü koklarken.

''Hayır salak parfüm değil bu.'' diye ekledim gözlerimi devirerek.

''O halde çiçek taşıma kamyonu devrilmiş gibi yayılan bu koku da ne?''

''Birincisi kimse çiçekleri kamyonla taşımıyor, saçmalama. İkincisi, deterjan işte.''

''Çiçek özlü mü?''

''Annem işte.'' dedim omuz silkerek.

Tişörtü beklemediğim bir anda bana geri attı. 

''Al, senin giydiğin bir şeyi istemem.'' dedi gayet ciddi ve sakin bir halde.

''Keyfin bilir.'' dedim ve tişörtü koridorun kenarındaki çöp kutusuna fırlatarak sınıfa ilerledim.

*****

''Hayır teşekkürler.''

Yemekhaneci kadının o iğreç şeyi koymaması için kibarca reddettikten sonra bir köşeye geçip yer aradım. Biraz da gözden uzak olmak istiyordum, aslında sadece Shawn'ın gözlerinden.

Shawn'ı gördüğüm an ne yapacağımı bilmiyordum. Dünden beri bir sürü şey geçirmiştim aklımdan. Gülümserim belki. Benimle oynayan birine gülümsemek mi? Hayır. Ters ters bakarım belki, hatta geçerken omzuna çarparım. Ya da ayağım takılmış numarası yapıp yemeğimi üzerine dökerdim. 

SCHOOL HALLWAYSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin