ARKADAŞLAR HIKAYEDE BIR SIKINTI OLMUS BIR OKURUM UYARDI BENI SILINMIS BOLUMLER KARISMIS OZUR DILEYEREK TEKRAR YAYINLIYORUM
Ey, karanlık günlerin ardından gelen kişi.
Ey, Tanrılar katında bilinen,
Tanrılar katında sevilen kişi.
Ey benim ümidim!
Senden ümidi kesmeyeceğim.Jungkook'un konşmasını duyunca,
benim de ışıklandı içim.
Ve ben inandım ona.
Ve biz sabrı katık edip gecemize, sabrı katık edip günümüze,
sabrı katık edip sevgimize bekledik.
Günler geçti, biz bekledik.
Haftalar geçti, biz bekledik.
Aylar geçti, biz bekledik.Ve biz beklerken,
krallar savaşa hazırlandı yeniden.
Ve biz beklerken,
Kwan ve Kral babam Chanyom,
savaş kararı aldı yeniden.
Demirciler daha çok ok yaptı,
mızrak yaptı, kılıç yaptı, balta yaptı.
Marangozlar yüzlerce savaş arabası yaptı.
Ve tüm ülkeden binlerce at toplandı.
Ve tüm ülkeden binlerce savaşçı toplandı.
O kış sona ererken,
ülkenin kadınları üzüntü içindeydi.
Savaş yaklaşıyordu.
ülkenin yaşlıları üzüntü içindeydi.
Savaş yaklaşıyordu,
ülkenin genç erkekleri hem korkulu,
hem cesaretliydi.
Savaş yaklaşıyordu.Ben, Jungkook için kaygılanıyordum.
Karlar erirken, çiçekler açarkKookinler yeşerirken ben,
Jungkook için kaygılanıyordum.
Ama Jungkook rahattı.
Jungkook bana falcının kehanetini hatırlattı.
Jungkook bana savaş da olsa,
ayrılık da olsa bu kehanetin gerçekleşeceğini anlattı.
Yapmamız geren beklemekti.Ve biz bekledik.
Karlar erirken, çiçekler açarken, ekinler yeşerirken,
askerler savaşa başladılar yeniden.
Bahar bir kenarda şöyle dursun,
ölmek ve öldürmek için
savaşa başladılar yeniden.
Ve bir gece biz,
savaş başlamadan önce vedalaştık.
Ve bir gece biz,
sadece gözlerimizle dokunarak birbirimize vedalaştık.
Sadece sözlerimizle okşayarak bedenlerimizi vedalaştık.
Çünkü dokunmak yasaktı.
Çünkü Tarılar böyle istemişti.
Çünkü Tanrılar öfkelenmişti.
Çünkü Tanrılar yasaklamıştı.
Birbirimize dokunmak için bekleyecektik.
Ve biz bekledik.Askerler savaşa gittiler.
Jungkook'da savaşa gitti.
Onları orada Kwan'ın okları,
mızrakları, kılıçları, savaş arabaları bekliyordu.
Onları orada ölüm bekliyordu.
Ve ben her gün öldüm Jungkook yokken.
Ve ben her gün oklandım.
Ve ben her gün kılıçtan geçirildim.
Ve ben her gün savaş arabalarının altında kaldım.
Ve ben her gün öldüm Jungkook yokken.Geride kalan herkes benim gibiydi.
Benim gibi her gün öldüler.
Öldüler ama umutlarını yitirmediler.
Hepsi savaştan gelecek bir haber bekliyordu.
Hepsi savaşı kimin kazanacağını değil,
kocasının, oğlunun, kardeşinin
savaştan dönüp dönmeyeceğini merak ediyordu.Savaş şiddetliydi.
Savaş kanlıydı.
İki tarafta cok kayıp vermiş,
iki tarafta bitap düşmüştü.
Bu yüzden krallar karar verdi barış yapmaya.
İki kral görüştü ve anlaştı kendi aralarında.
Sözde barış ilan edildi.
Sözde barış, çünkü Kral babam Chanyom,
nokta kadar güvenmiyordu Kwan'a.
Güvenmemekte de haklıydı.
Kwan'ın amacı cok başkaydı.
O, Jungkook'u öldürmek istiyordu.
O babamın sağ kolunu kesmek istiyordu.
Savaş sırasında bunu başaramayınca,
sözde barış anlaşması yapıldı.
Kwan zeki.
Kwan kurnaz.
Kwan akıllı.
Ama bir o kadar da kalleş!
Kwan biliyordu, Jungkook babam için herşeydi.
Bu yüzden yaptı sözde barış anlaşmasını.Ve çok geçmeden döndü askerler.
Ve çok geçmeden serbest kaldı esirler.
Dönmeyenlerin evinden bir ağıt yükseldi.
Karalar bağladı, anneler, kardeşler, eşler.
Benim Jungkook'u aradı gözüm.
O sırada gördüm,
sarayın az ilerisinde meyve bahcesinde konusuyordu birkaç asker ile.
Beni gorünce sustu ve baktı.
Beni görünce sustu ve gülümsedi.
Beni görünce sustu ve selam verdi,
kraliyet mensuplarına has olanından.
Ve bende gülümseyip aldım selamını uzaklaştım ordan.
Uzaklaştım ama, bir ateş düştü içime yok yere.
Sanki başıma gelecekleri bilirmiş gibi sıkıldı ruhum anlatamam o halimi.
O gece öyle bir rüya görmüştüm ki,
bana görmeden olanları gösteren.
Öyle bir rüya görmüştüm ki, hayatımı mahveden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ghost Whispers
Fanfic"Bıçakta kan vardı, gökyüzünde dolunay, bahçede toprak kokusu. Ürkütücü bir serinlik içinde yüzüyordu ağaçlar. Güz güllerinin katmerlenme vaktiydi, nergislerin tazelenme demi. 3 kişi girmişti bahçeye... 3 öfkeli yürek, nefretin ele geçirdiği 3 akıl...