Beyaz teni yüzündeki hayal kırıklığını daha çok ayyuka çıkarmıştı. O mu? Acaba, diye tam
Nalân'a sormak üzereyken göz göze geldik. Canı acıyan bir ses tonuyla haykırdı.
Gizem.
-Anne!
-Gizem! Kızım!
Bana doğru koştu. Sarıldık. O da çok özlemişti, sarılmasından belliydi. Kokusunu
içime çektim.
-Çok özledim seni Gizem. Çok özledim kızım.
-Ben de özledim anne.
-Gel otur böyle. O güzel yüzüne, güzel gözlerine bakayım doya doya Gizem.
-Değişmemişsin anne. Hala aynı hala güzelsin.
-Sen değişmişsin. Çok güzel bir kadın olmuşsun. Neden hastaneye hiç gelmedin
Gizem?
-Utandım.
Tek kelime söyledi. Utandım. Başımı öne eğmekten başka çare bulamadım. O
öyle söyleyince ben de utandım.
-Üzgünüm Gizem. Özür dilerim. Kazaydı.
-Kaza olması, üzgün olman veya özür dilemen annesizliğimi telafi etmiyor anne.
Teselli edecek tek söz gelmedi aklıma kaldı ki tesellisi tedavisi telafisi yoktu
geçmişin. Geçmiş olması geçmiş demek değildi ne de olsa. Lafı değiştirmekten
başka çare yoktu. Bunu fark eden Nalân lafa girdi.
-Ne içersin Gizem?
-Hiçbir şey yemeyeceğim teyze ama bir Türk kahvesi içerim.
Nalân garsona siparişi verdi. Gizem'in kahvesi geldi. Bu süreçte sessizlik olunca,
sessizliği dağıtmak için konuya girdim.
-Eşinle mutlu musun?
-Onunla ilgili konuşmak istemiyorum, lütfen.
Kiminle ilgili, neyle ilgili konuşabilirdik ki? Koskocaman beş sene boşluk var
hayatımızda. Birbirimizden uzak. Birbirimize hasret. Ömrümüzden silinmiş beş
sene. Neyi paylaşabilirdik ki şu an?
-Biliyor musun? Hamile kaldım ve çocuğu eşime söylemeden aldırdım anne.
-Neden?
-Onu annesiz bırakmaktan korktuğum için. Eşim deli gibi çocuk istiyor ama ben
istemiyorum.
-Üniversiteyi neden okumadın Gizem?
-Bu psikolojiyle liseyi zor bitirdim de ondan.
-Haklısın. Ne diyebilirim ki?
-Ben kalkıyorum anne. Kemal eve gelmeden evde olmalıyım. Yemeğimde yok
zaten.
-Ne zaman görebilirim bir daha seni Gizem?
-Haber veririm ben sana. Utansam da sen benim annemsin ama babamı asla
affetmeyeceğim.
-Tahliye oluyor, çıkıyor ceza evinden baban.
-O benim babam değil. Ondan uzak dur, söyle ona, o da senden uzak dursun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UTANÇ
NezařaditelnéAr yerine göre yakışır, yerine göre ağırlaşırmış. Ahh utanmak ne korkunç bir ağırlıkmış. Şimdi bu utanç ayaklarımda pranga, bileklerim de kelepçe, zihnimde ucu bucağı olmayan paslı bir zincir. Peşim sıra sürüklüyorum ve sürükleniyorum.