24(SMUT)

14.5K 498 216
                                    


"Evde kimse yok mu?"

Şüpheyle kaşlarını çatıp "Anne? Baba?" Diye seslendi ancak yanıt alamadı.

"Yeni kliniğin açılışı ile uğraşıyorlar sanırım bu aralar bayağı yoğunlar."

Bir bardak su koyup yanına oturdum.

"Demek yeni klinik... Gerçekten tebrikler. Çok çalışıyorlar."

Gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı. "Okulu bırakmayacaksın değil mi?" Diye sordum başımı göğsüne yaslarken. O da kolunu nazikçe omzuma koyup koltukta daha da rahatlaştı.

"Bırakmayacağım."

"Peki ya oraya taşınacak mısın?"

"Taşınmayacağım. 1 hafta sonra Namjoon'un doğum günü partisi var. Gelecek misin?"

"Peki ya ailene babanı bulduğunu söyleyecek misin?"

"Lee Cha'yı da davet et Jimin de gelecektir zaten. Belki aralarını yaparız."

"Min Hae'nin ölümü hakkında ailesine ne diyecekler acaba..."

Elini omzumdan çekip üfleyerek ayağa kalktığında arkasından bakakaldım.

"Ne oldu?"

"Neden böylesin? Neden normal bir şey konuşamıyoruz? Neden sürekli o konuları açmak zorundasın? Seni görünce huzur bulmak, birkaç dakikalığına da olsa senin yanında başımızdaki sıkıntıları unutmak istiyorum anlıyor musun?"

Kendimi kötü hissetmiştim ama ben hiçbir an unutamıyordum işte. Her gözlerine baktığımda ona son kez bakıyor olmaktan korkuyordum.

Cevap vermediğimde hiçbir şey demeden omuzlarını düşürüp yukarı çıktı. Hep benim onu anlamamı istiyordu ama o beni hiç anlamıyordu. Korkuyordum. Sürekli bir şey olmasından korkuyordum ve o benden hiçbir şey yokmuşçasına davranmamı istiyordu.

Bugün gözlerimin önünde biri ölmüştü. Biri dediği ise Min Hae'ydi ve 2 gün sonra Namjoon'un doğum gününde Lee Cha ile Jimin'in arasını yapıp eğlenmemi nasıl beklerdi?

Ona kırgınken dahi destek olmak ve onun yüzünden mutsuzken onun için mutlu görünmek zorundaydım. Ellerimi sıkıntıyla saçlarımın içinden geçirip ayağa kalktım ve merdivenlerden çıkmaya başladım.

Merdivenlerin karşısındaki odasının kapısı açıktı. Işığı yakmamıştı.

Yavaş adımlarımı bozmadan kapıya yaslanıp yatakta boylu boyunca uzanmış ilk defa görmüşçesine tavanı inceleyen görüntüsüne baktım.

Gözlerimiz kısa bir süreliğine buluştuğunda tekrar gözlerini tavana dikti. Yanına yaklaşıp yatağa çıktım ve üzerine doğru uzandım. Dirseklerimi yatağa yaslayıp ağırlığımın çoğunu yatağa verdim ve onun da rahat olabileceği bir pozisyon yakalayınca gözlerine baktım.

"Benim yanımda rahat olmak istiyorsun?"

Başını aşağı yukarı salladı. Gözlerindeki ne yaptığımı anlayamayan şaşkınlık ifadesi çok hoşuma gitmişti.

Bir elimi yanağına koyup ağırlığımın birazını kasıklarına doğru verdim ve yavaşça sürtündüm. Dudaklarımı boynuna sürterken "Yor-gunum." Diye fısıldadı ama sesi zor çıkmıştı. Çoktan etkilenmişti ama kızgın olduğu için belli etmemeye çalışıyordu. Kıkırdadım.

"Ben seni rahatlatsam?"

Kaşlarını çattı ama ona aldırmadan dudaklarımı boynundan aşağı doğru sürtüp tişörtünün yakasına doğru dişlerimi hafif hafif bastırarak indim. Dişimin birazını göğüsüne birazını da tişörtünün yakasına geçirip hafifçe çekiştirdiğimde hafifçe inledi ve elini tişörtünün eteklerine koydu.

Friend | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin