"Naruto, hadi kalk tatlım." Annemin huzurlu ve insanın içini ısıtan tınısıyla ve güzelim kahvaltısının ağız sulandıran kokusuyla harika bir sabaha gözlerimi araladım, pencereden giren güneş ışığı perde tarafından sansürleniyor ve odamın usulca aydınlanmasına engel teşkil ediyordu. Yatakta yavaşça kıvranıp kendimi oturur vaziyete çekmeye çalışırken tekrar şefkatli tınısıyla konuşan annem sayesinde uykudan iyice ayıldım. "Sabah oldu, kahvaltı hazır ve okula geç kalacaksın." Kızıl saçlı evin tek hatunu karanlık ve havasız odamın perdelerini usulca kenara çekip önce güneşin bana 'günaydın' demesini sağladı sonra da pencerenin metal kolunu gıcırtılar içerisinde döndürerek yavaşça pencereyi araladı, oda temiz havayla dolarken benim de keyfime keyif katmaya yetti.
"Hmm..." Oturur vaziyete ulaştığımda olabildiğince sağa, sola ve yukarıya doğru gerinip tüm kaslarımı gerdirmeye ve kendimi rahatlatmaya çalıştım. Küçük inlemelerim odayı doldururken mutfaktan gelen güzel kokular en sevdiğim kahvaltı olan sebzeli ramenin hazır olduğunu haber veriyordu, sebze sevmesem de annem yapınca yemek zorundayım yoksa pek de iyi şeyler yaşandığı söylenemez, hem açıkçası annemin kötü yemek yaptığı tek bir gün göremedim. Düşündüm durağan gözlerle karşımda açık duran ve az önce annemin çıkıp gittiği kapıya odaklanarak, bugün ramen pişiyorsa ve annem beni uyandırıyorsa yeni bir lanet okul gününün başlangıcı demekti, günlerden pazartesi efendim bugün.
...
"Ben kaçtım." Ayakkabılarımı aceleyle bağlarken kafamı arkama doğru çevirip anneme güzellikle seslendim, bir cevap falan beklemeden kapının yanında hazır duran çantamı aceleyle sırtlayıp kapıyı açtım.
Kapıdan çıkıp ardımdan kapattığımda apartman boşluğu merdivenlerinde aşağı doğru hızlı deparlar atmaya başladım. Ardımdan kulaklarıma ulaşan kısa bir kapı sesini umursamadan yardırmaya devam ettim. "Öğle yemeğini almayı unuttun." Bağıran kişi annemin ta kendisiydi ve sesi tüm apartmanda yankı yapıyordu, aceleyle çıktığım ve annemin seslenişleriyle benim için hazırlamış olduğu sandvici almayı unuttuğumu hatırlayıverdim. Hiç umursamadan ve geri dönmeyi aklımın ucundan bile geçirmeden zemin kattan dışarıya hızlı adımlarla kendimi attım. Şuan kim bilir annem nasıl bir öfke krizi geçiriyor acaba, düşündükçe tüylerimin ürpermesine engel olamadım.
Dosdoğru ara sokaklara yöneldim hızlı adımlarla, onu kaçırmak istemiyordum yine. Beni sadece 5 dakika kadar bir süre beklerdi çünkü kendisi hep geç kaldığım için beni beklemekten nefret etmiş fakat yine de beklemeye devam eden aşkitoşkomdu jdmsjxlsjx. Sol kolumu hafifçe kaldırıp bileğimi yüzüme yakınlaştırırken hızlı adımlarımı sürdürmeye devam edip bileğinde duran ve Kiba'nın hediyesi olan saate odakladım -kendileri biraz varlıklı sayılırlar (baya)-, tabii saati görür görmez kendime küfürler savurarak sırtımdaki çantanın askılarından sıkıca kavrayıp depar atmaya başladım. Evleri fazla uzak olmamasına rağmen yürüme mesafesi ile 10 dakikayı rahatça aşıyordu ve ben geç kalmıştım, bu yüzden acele etmezsem birazdan ekilmiş bir vaziyete bürüneceğim.
Sonunda koşmaktan bitap bir halde bahçeli evlerinin kapısının önüne ulaşmıştım, ama etrafta ne yazık ki kimseden eser yoktu. Onu kaçırdığımı düşünmeye başlamıştım ki sıkkın adımlarla sokakta sırtındaki çanta ile sallana sallana yürüyen Kiba'ya takıldı gözüm, evet çok geç kalmamıştım, bu da bir rekor sayılır. Adımlarımı o tarafa doğru sıklaştırıp arkasından var gücümle seslendim. "Hey, Kiba!" Tiz ve biraz da çatallı sesimi işittiğine eminim, duruşu dikleşirken irkildiğini fark ettim.
Birkaç adım kala hızımı yavaşlatıp, yanında bitiverdim. "Hey." Neşeyle seslenip yumruk selamı verdik birbirimize, sonuçta en iyi arkadaşım. "Naberdir dostum?" Neşeli bir tını ve gülümseyen bir suratla yüzümü incelemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğraf | NaruSasu
FanficBeni bu hayata bağlayan yegane şey fotoğraf makineleri ve annem, fakat onun çıkagelmesiyle ve ilaveten hayatta yeni bir şans elde etme fırsatıyla üçüncü bir sebep oluştu, lakin benim için imkansız bir sebep... ... ...hayat dolu sözcüğü döker. "Foto...