Bölüm 2

740 83 24
                                    

                                   ◆ ◆ ◆

"Onu gemiye almak söz konusu bile olamaz." dedi ince bir kadın sesi. Sesinde hafif tedirginlik vardı.

Bir yatakta yatıyordum.Yün bir örtünün üstündeydim ve örtü çıplak ayak bileklerimi kaşındırıyordu.

"Yardımcı Kaptan'a karşı çıkabilecek kadar rütben olsaydı gidip fikrini söyleyebilirdin ama ne yazık ki sadece başhemşiresin Mira."

Bu bir erkeğin sesiydi. Ses boğazdan gelircesine kalın ama ilginçtir ki karşısındakine karşı anlayışlıydı. Sesin sahibi erkeğin,yatağımın sağında olduğunu biliyordum ve kadında ayakucumda olmalıydı.

İçerisi hafifçe küf kokuyordu. Sanki birazda kükürt kokusu alıyordum.

Eksikliğini hemen fark ettiğim can yakıcı derecede soğuk rüzgarlar yerine tavandan yavaş dalgalar halinde vücudumu okşayan sıcak hava geliyordu. Kadın, sertçe yatağımın kenarındaki demir olduğunu tahmin ettiğim korkuluktan tutup yatağı ve beni sarstı.

"Şu haline bak.Hasta mıdır nedir bilinmez.Tüm gemiyi tehlikeye mi atacağız? Hem başhemşire olmam bana hastalar üzerinde hak tanır."

Sağımdaki erkek bir sandalye ya da benzeri bir şeyi çekti ve oturdu. Derin bir iç çekti. Beni izlediğini hissediyordum.

"Ben senin gibi sağlık sorumlusu değilim Mira. Ama bence dış görünüşü onun bulaşıcı bir hastalık taşıdığını göstermez. Bence o beyazın çocuklarından."

Erkeğin ayaklarını uzattığını duydum.

"Bu hastalık gezegenden kızıl soyla beraber silineli yıllar oldu. Bunu pekala sende biliyorsun Tuna." dedi adı Mira olan kadın dişlerinin arasından.

"Anlaşılan yanıldık.Hâlâ bir albino var."

"Bir yerlerdende turuncu kafalı bir kızıl soy çıkarsa şaşırmam artık. Hem büyük ihtimalle bu kızın başka tuhaf bir hastalığı var ve bu tüm gemiyi ölüme sürükleyecek."

Kadının sesi kesilmeden korkunç bir gürültüyle beraber bir sarsıntı oluştu. Kadının dengesini yitirip sertçe düştüğünü duydum. Sarsıntıyla paralel olarak kulakları sağır eden tuhaf bir alarm çalmaya başladı.Yinede dışarıdaki Geride Kalanların korku ve acı dolu çığlıkları kendilerini duyurmayı başarıyorlardı.Deprem sadece birkaç saniye sürmüştü ve çok sarsıntılı olmasına rağmen odada tek bir şey bile kımıldamamıştı. Hasar gören tek şey olan Mira ağır bir küfür savunarak ayağa kalktı.

"Depremler artıyor Tuna.Gezginler artık dönmeliler.Daha fazla Geride Kalan'a ne yer ne zaman var. Gezegende kalan son gemiyiz ve artık bizde havalanmalıyız."

Adı Tuna olan erkek yatağımın sıkıca tuttuğu korkuluklarını bıraktı.

"Eğer Gezginlerin bugünkü komutanı Yardımcı Kaptan değilde ben olsaydım mantıklı bir sayıyla geri dönerdim. Ama Kaya'yı bilirsin. Toplayabildiği kadar Geride Kalanı tutup getirecek."

Kadının uzun topuklular giydiğini odanın içinde bir aşağı bir yukarı yürümeye başladığında anladım. Zemini delercesine hızlı hızlı yürüyor ama konuşmuyordu. Bir süre sonra ayakkabılarının seslerinin uzaklaşıp yok olduğunu duyunca odadan çıktığını anladım.

Yatağın korkuluklarından tutarak doğruldum. Demirler çok küflüydü,hissediyordum. Kalktığımı duyunca Tuna hızla ayağa kalktı. O kalkarken oturduğu şeyin devrildiğini duydum.

"Ne zamandır uyanıksın?" dedi elini alnıma koyarken.

Çekmesine fırsat vermeden elini tuttum. Kuru ve nasırlıydı. Parmakları uzundu ve eli kabuk bağlamış yaralarla doluydu. Tırnakları kısa kesilmişti.

Alt GeçitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin