◆ ◆ ◆
"Yapınlan muayeneler sonucu hastanın gözlerinde herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır."
Doktorun tuhaf, hırıltılı sesi kafamın içinde yankılanırken Mira gürültülü bir biçimde boğazını temizledi.
"Efendim? Hiçbir bulgu yokta ne demek?"
Doktor cevap vermedi.Onun yerine eski usul kalemin kağıt üzerinde çıkardığı ses odada yankılandı.Eski yatağımın korkuluklarından tutarak yatakta doğruldum.
"Yani-"
"Seni tedavi edebilmemiz için gözlerinde bir terslik olması gerekirdi."
"Ama ben zaten göremiyorum." Sesimdeki çaresizlik odada tuhaf bir atmosfer oluşturmuştu.
"Şimdilik elimizden bir şey gelmez Kristal."
Doktor elini teselli edercesine omzuma vurup yavaş yavaş ayaklarını sürüyerek odadan dışarı çıktı. Mira da sesini çıkarmadan doktorun peşinden gitti.
Yatağın korkuluklarından destek alıp ayağa kalktım. Çıplak ayaklarım metalik zemine değince ürperdim. Sesler yankılandığı için odanın boş olduğunu biliyordum. Duvarları yoklayarak odanın içinde bir tur attım.
Ömrüm hurda bir yatağın üzerinde kör olarak mı geçecekti yoksa?
Doktorun gelmesini dört gözle beklemiştim oysaki. Ellerindeki teknoloji ile bir şeyler yapabilirler diye düşünmüştüm.
Küçük bir kızken gece olmasını sabırsızlıkla beklerdim. Gece göğü ve gecenin getirdiği o tatlı soğuk bana her zaman huzur verirdi. Çıplak gözle yıldızları görebilmek için tüm gece uyanık kalmaya zorlardım kendimi. Uzay müzelerindeki dev ekran teleskoplar yada üç boyutlu videolardan değilde dünya gözüyle görmek isterdim onları. Tuhaf bir umutla beklerdim geceleri ve her sabah odamın penceresinin dibinde uyanırdım.
Doktor gözlerim için ellerinden bir şey gelmediğini söylediğinde umudum tıpkı o gecelerde yıldızları görmediğimde kırıldığı gibi kırıldı.Ama o kırılan umut ertesi gün güneş batınca tekrar doğardı.
Hava kirliliği nedeniyle yıldızları hiç olduğu gibi göremedim. Kayan yıldızları hep hayal ettim.
Ve anlaşılan bundan sonraki hayatım da hayal ederek geçmeye mahkum edildi.Doktorun söylediğine göre her açıdan sapasağlammışım.Su ve yemek ihtiyaçlarım giderildiğinde geriye kalan tek problemim şu lanet teknolojiyle bile anlayamadıkları körlüğüm.
Doktor, retinayı onaran damlalar ya da adı R.I. olan ve gözü aşırı derecede kaşındıran ışınlar gibi tonla yöntem denedi ama gözlerimde kırmızı benekler dışında bir terslik bulamadı.Bilime göre şu anda görüyor olmam gerekirdi.
Üzerimde ki hafif bir kumaştan yapılmış dizlerime kadar gelen, kısa kollu ve V yakalı elbisemin kıvrılan eteklerini düzelttim.
Yavaş yavaş odayı tekrar dolaşırken umutsuzluğumun beni yiyip bitirmesine izin verdim. Odanın her köşesi oval ve iç bükeydi.
Tam tahmin ettiğim gibi içeride bilmem kaç yılından kalma yatağım, komidin ve bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
Yatağımın yanına gelince odanın karşısına yürüdüm tekrar. Köşelerden birinin dibine çöktüm. Çıplak bacaklarımı karnıma çektim. Başım ağrıyordu.Bünyemde barındırdığım korku dışında ki tek duygu olan umut da arkasında büyük bir boşluk bırakıp yiterken sessizce ağladım.
Tüm bu insanlar için görmeyen bir yükten başka bir şey değildim.
Hem ben nasıl ağlayabiliyordum ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alt Geçit
Ficção CientíficaYıl 2095 Alt Geçit adlı bir solucan deliği insanlığın sonunu getirmeye ant içmiş gibi tüm güneş sistemini yutarken Geride Kalanlar adı verilen dünyadan kaçamamış zavallı halk Alt Geçit'in soğuk ve radyasyon dalgaları ile ölümü bekliyor. Açlıkla bera...