Bölüm 13

3.3K 361 23
                                    


Beklenmedik misafir Torin' in canını sıkmakla kalmamış mutluluğuna da ölümcül bir gölge düşürmüştü. Elizabeth, krallığının taht odasında kendisine ait olan yere yani kralın tahtının yanındaki tahta oturmuş onu bekliyordu. Aniel ile görüşmesinden dönen Torin bu sevimsiz sürpriz karşısında memnun olmamıştı.

Torin başını yana eğip kadına baktı. Kızıl saçları kısa kesilmişti ve aynı renk gözleri parlıyordu. Her zaman çok güzeldi. Ancak boş bir güzellikti. Bencil ve kin dolu bir güzellikti bu. "Burada ne arıyorsun, Elizabeth?" derken sesi sertti.

Genç kadın tek kaşını kaldırdı. "Uzun süren tatilimden sıkıldım, kocacığım" derken sesi cilveliydi. Ayağa kalktı ve kocasına doğru yürüdü. "Seni özledim ve geri döndüm."

Evet, Torin yaş olarak ondan küçüktü ancak bu aptal olduğu anlamına gelmiyordu. Kadının boynuna dolanmış kollarını çözerek ondan uzaklaştı. "Neden buradasın, Elizabeth?" diye tekrarladı.

Elizabeth' in dudakları sert bir çizgi halini aldı. Çenesindeki kaslar öfkeyle seğiriyordu. Ani bir hareketle arkasını döndü ve tahta doğru yürüdü. "Çocukların olduğunu duydum" dedi kızgın bir sesle. "İkizler. Bir erkek ve bir kız. Üstelik doğuran kadını da kanınla şereflendirmişsin." Bir an durup ona döndü. "Bir insanı" dedi tükürürcesine.

Torin bunun olacağını biliyordu. Sonucun bu olacağını biliyordu. Ta en başında İrene' yi gözlerden saklamalıydı. En başında onu herkesten uzak tutmalıydı. Onu iyileştirdiği anda onu gizlemeliydi. Kendisine ve aptallığına lanet etti.

"Bunlar seni ilgilendirmez, Elizabeth" dedi aynı sert tonla.

Elizabeth ona doğru atıldı ve erkeğin kollarını tuttu. "Ne demek ilgilendirmez" derken sesi giderek yükseliyordu. "Ben senin karınım" derken ise artık tamamen bağırıyordu. "Bana layık görmediğin duygularını aptal bir ölümlüye mi layık gördün, Torin? Sana olan aşkımı bir çöp gibi fırlatıp attın ve kendini bir insana mı verdin?"

Torin kendini onun ellerinden kurtardı ve arkasını döndü. "Tekrar ediyorum. Seni ilgilendirmez, Elizabeth." Buz gibi kızıl gözlerini ona dikti. "Kadınımla aramdaki şeyler seni hiç mi hiç ilgilendirmez"

Elizabeth, asabi bir şekilde güldü. "Kadının mı?" dedi gözleri dolmaya başlamıştı. "Ben iki asır boyunca sana kadınlık yaptım, Torin. Sen beni sürdürene kadar. Hiç suç işlemediğim halde bana en ağır cezayı verdin. Beni kendinden uzak tuttun"

Torin arkasını döndü. Onun salak saçma atarlarıyla uğraşamayacak kadar yeterince derdi vardı zaten. Yine de buna mecbur olduğunu tekrar tekrar hatırlattı. "Duygularımı kontrol etmemi bekleyemezsin benden" diye hırladı. "Seni sevmiyorum. Neden beni buna zorlamaya çalışıyorsun? Seni sevmeyeceğim"

"Neden?" diye feryat etti kadın. Gözyaşları gözlerinden akıyordu. "Neden sevemeyesin? Sana her şeyimi verdim ben? Çocuk doğuramadığım için mi beni bu kadar aşağılıyorsun? Bu yüzden mi bu kadar hor görüyorsun beni?" Başını hızla iki yana salladı. "Hayır, hayır, hayır" derken elleri çene çizgisindeki saçlarının içinden geçti. "Ben kadim bir ırkın soylu bir üyesiyim." Kendi kendisine konuşuyor gibiydi. "Beni sevebilir" dedi sonra güldü. "Evet, beni sevebilir. Ben üç asırlık bir Ankayım." Başını kaldırdı ve Torin' e baktı. "Beni sevmek zorunda"

Torin buna bir kez şahit olmuştu. Kimse bunu bilmiyordu ancak Torin bunun çok net farkındaydı. Elizabeth, deliliğin ağına takılalı çok olmuştu. Bu krizleri bir kere daha görmüştü. O zaman kadını sürgüne göndermişti ancak ne yazık ki şimdi böyle bir şansı olmayacaktı.

ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin