Selaaam !! Uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Açıkca söylemek gerekirse yorumları görene kadar bırakmıştım diyebilirim. Fakat yorumların etkisiyle yeni bölüm yazdım. Yorumlarınızı dıkkate aldım. Bi önceki bölümden kesitleri uzun tuttuğum söylenmiş evet o konuda çok haklısınız bende farkındaydım ama nerden keseceğime bi türlü karar veremediğimden uzun oluyordu o yüzden bu bölümde de en kısa kesiti koymaya çalıştım umarım olmuştur ;). Sanırım yine uzun yazamadım ama daha sık yeni bölüm eklemeye özen göstericeğim. Kesit, uzunluk, kısalık, hatalar hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Yaptığım yanlışları fark ettiren sizlersiniz. Yorumlarınız için teşekkür ederim. Hepinize kocaman sarılamasamda öyle umuyorum. Multimedia ÜÇGÜZELben onlara gsm diyorum ( ginger, sunny, miranda :D) ve yanlarında biricik Jan Di'miz :D İYİ OKUMALAAR ! <3 :D
-Uh...Yüzme havuzu nerde acaba ?
Duyamasamda kesinlikle muhteşem olan sesini bana bahşetmeyip kemanın sopasıyla ne tarafa gitmem gerektiğini gösterdi. Ben de gösterdiği yöne doğru dönerek;
-Ah, orada mı ? Teşekkürler. Rahatsız ettiğim için üzgünüm, siz devam edin lütfen.
Bu nasıl bir manyak diye dehşet gözlerle bana bakarken;
-Hoşça kalın.
Dediği yere doğru ilerledim. Havuz gerçekten mükemmeldi. Tekrar derse katılmak için okula geri döndüm. Merdivenlerden çıkarken kızlar bir yerlerini sıkmış gibi bağırıyorlardı.
-F4 ! Çabuk olun bu F4 !
Bir yerden kesinlikle hatırladığımı zannederek sesli düşündüm;
-F4 mü ?
Şu müthiş, harika F4’ü sonunda bende görebilmiştim. Bu kadar abartılan meseleyi her ne kadar anlamasam da çok kötü tipler değillerdi. Aralarından biri benim az önce gördüğüm beyaz melekti. Halbuki onun gibi bir meleğin bu ukala görünümlü şeytanların arasında ne işi var anlamamıştım. Okulun kapısından içeri girdiklerinde son derece büyük bir kalabalık etraflarına toplaşmıştı. Tüm gözler üzerlerinde ve havalı bir şekilde yürümeye devam ederken en önlerindeki kıvırcık kafa birden durdu. Yine aynı havalılıkla çocuğa dönerken karşısında küçük bir serçe gibi titremeye başlayan çocuk ağlama moduna geçmişti. Tüm herkes ikisine odaklanmış bir halde dururlarken çocuk zorlukla yutkunup, büyük bir cesaretle kıvırcık kafanın yüzüne bakarak;
-Bir sorun mu var ? dedi.
Kıvırcık kafa hiçbir şekilde havalı hallerini bozmadan;
-Sana üç saniye veriyorum.
Benim gibi ve birçok kişi gibi çocukta anlamamış olacak ki;
-Ha ? Ne ?
Kıvırcık hiçbir şeye aldırmadan saymaya başladı;
-Üç !
-İki !
-Bir !
Üç saniyesini saydıktan sonra çocuğun kravatından tutup kendine yaklaştırdı. Tabi ki kendine çekmesiyle ‘’ooo’’ seslerinin yükselmesi bir oldu. Olaya arkadan dehşetle bakarken kıvırcık;
-Woo Bin, hiç meyve suyu kaldı mı ? dedi.
Bu kadarda vicdansız olamazdı herhalde çocuğun üzüldüğünü gördüğünden ona meyve suyu verecektir. Woo Bin denilen çocukta aynı havalı tavırlarla;
-Evet dedi.
Ardından;
-Sana vermemi ister misin ?