9. Bölüm

3.4K 106 38
                                    

Yeni bölüm geldii !! Bu bölüm diğerlerine göre yarı yarıya kısa oldu. Nedenine gelirsek diğer bölüm farklı birinden olacağı için biraz daha dikkat etmem gerekicek ve dolaysıyla yeni bölüm gecikebilir :/:(. Bide yeni bölümü bekleyemediğiniz için en kısa zamanda yazmak istedim. Gerçekten ama gerçekten baya zor şartlarda yazıyorum. Düğünümüz olmasına rağmen birde cenaze çıkınca baya kötü oldu. Herneyse öyle yada böyle yeni bölüm sizlerle. Multimedia Oh Min Ji ve Geum Jan Di :D İYİ OKUMALAAAARR <3:D

Yüzme havuzundan çıktıktan sonra dondurmalarımızı alıp, bahçede yürümeye başladık. Oh Min Ji, elinde dondurmayla geri geri giderken dengesi birden bozuldu ve birden yere kapaklandı. Dondurması birinin ayakkabısına düştüğünü görünce kafamı kaldırıp kime düştüğüne baktığım anda küçük dilimi yutmak üzereydim. Benimle aynı halde olan biri daha tabiki Oh Min Ji'ydi. Heyecanından ya da korkusundan kekeleyerek;

-Su...sunbae.

Bizi bu hallere sokan şahıs ''kıvırcık kafa''ydı. Min Ji ayağa kalkıp onun önünde eğilmeye başladı.

-Üzgünüm, sunbae Jun Pyo.

-Üzgün müsün ? Eğer her şey bir özürle hallolsaydı bu dünyada, o zaman kanun ve polise ihtiyacımız olur muydu sence ?

Bütün bu söylediklerini bir kere bile kafasını oynatmadan ve havaya bakarak söylemişti. Ardından Min Ji zenginliğin verdiği rahatlıkla;

-Hemen şimdi size aynı ayakkabıdan aldıracağım ?

-Benden daha fazla mı paran var ?

-Efendim ? şaşırarak sormuştu zavallı arkadaşım.

-Olsa bile, yine de alamazsın. Bu ayakkabılar Firenze'deki bir sanatçı tarafından yapıldı, o yüzden bana aynısını nasıl almayı düşünüyorsun ?

-Özür dilerim. Elimden gelen her şeyi yapacağım.

-Elinden gelen her şeyi mi ?

-Evet.

Dondurmalı olan ayağını öne çıkarıp gayet sakin bir tavırla;

-Yala.

-Efendim ?

-Yala dedim.

Zavallı bir halde;

-Sunbae,

-Her şeyi yapacağını söylemedin mi ?

Artık bu olaya bir son verme ümidiyle;

-Rahat bırakmayacak mısın bizi ? Hey... bilerek mi düştü sanki ? Özür diledi işte, bu yeterli.

Alayla gülerek;

-Sen de nereden çıktın ? Hey 2. sınıf sen bu okula başlayalı fazla olmamış olabilir belki ama Amerikan Stili yasak burada kelimelerin fazla kısa.

Yanındaki çocuklardan biri kıvırcık kafanın kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından;

-Ahh, öyle mi ?

Tekrar benimle konuşmak adına bir adımda bulunup

-Demek sen bahsettikleri şu mucize saçmalığısın, öyle mi ? ben de mucize kız diyince 90-60-90 gibi bir şey bekliyordum. Çok hayal kırıklığına uğradım.

-İyi ki seni hayal kırıklığına uğratabildim.

-Bulunduğun yeri bilmemek ve yabancıların işine burnunu sokmak senin konseptin filan mı ? Neden her şeye maydanoz oluyorsun ?

-O yabancı değil. Benim arkadaşım. Zengin insanların sözlüğünde, garanti ederim ''arkadaş'' ya da ''dostluk'' gibi kelimeler yoktur, yanlış mıyım ?

-Dostluk mu ? Hadi şu güçlü dostluğu bir de biz görelim.

Ne dediğini merakla dinlerken;

-Yala.

-Ne ?

-Eğer dediğimi yaparsan, bütün olanları unutacağım.

Dediğini yapıp dondurmayla birlikte eğildim. Ardından hemen kalkıp dondurmayı yüzüne yapıştırdım. İtmemle birlikte yere düştü. Onun havalı tayfası ve Min Ji gözlerini pörtletmiş bana bakıyorlardı. Neye uğradığını şaşırmış bir halde;

-Ne yapıyorsun sen ?!?!?!

Az önceki arkadaşıma yaptığı şeyleri onun gibi tekrar ederek konuşmaya başladım.

-Benden daha fazla mı paran var ? Bütün o parayı sen mi kazandın ?

Dehşetle yüzüme baktı.

-Ne ? Yabancıların işine burnumu sokmak benim konseptimmiş öyle mi ? Benim konseptim, senin gibi ailesinin arkasında asalak gibi yaşayan insanları rahat bırakmamak ! Anladın mı ?

Sinirden köpürdüğü sırada cebimdeki tüm parayı çıkarıp üstüne attım.

-Bizim kuru temizlemecide 2,500 won ama ben Kang Nam'daki fiyatlara göre hesapladım. Ama yine de lekeyi çıkaramazlarsa, bize gönder.

Gideceğim sırada geri dönüp kuru temizlemenin kartvizitini kıvırcık kafanın aptal kıvırcık saçlarına yapıştırıp arkadaşımı da alıp oradan uzaklaştım.

Boys Over Flowers (Yabani Çiçekler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin