Herkese selam ;) Tatilde olduğumdan dolayı yeni bölüm gecikti. Yorumlarınız ve votelerınız için teşekkür ederim. Multimedia Oh Min Ji :D. Votelerınız ve yorumlarınız eksik olmasın. Hepinizi seviyorum. İYİ OKUMALAAAR <3 :D
F4'ün gelmesiyle yemek yiyen herkes birden geldikleri yere koşmaya başladı. İçimden ''salaklar'' deyip yemeğime odaklanmaya çalıştım. Chopstickle yakaladığım yumurta rulosı az öncekilerin sıktıkları parfüm kokuyordu. Ağzıma götüreceğim sırada;
-Bundan bir tane yiyebilir miyim ?
-Birkaç saat sonra-
Kızın garip teklifinden sonra şaşırmıştım tabi ama kesinlikle bu okuldaki tiplerle bir ilgisi yoktu. Bu okuldan biriyle arkadaş olacağım aklımın ucundan geçmezdi ama arkadaş olduğumuzda söylenemezdi. Müşterilerin siparişlerini aldıktan sonra Ga Eul hemen yanıma koştu.
-Almanya'dan mı gelmiş ?
Kimden bahsettiğini anlamıştım.
-Evet. Çok da güzel. Oyuncak bebek gibi.
-Rahatladım, arkadaş bulman kolay oldu. Yalnız kalacaksın diye korkmuştum.
Ga Eul'e dönüp yalandan güldüm. Ardından birden durup;
-Yalnızım zaten.
Gözlerini pörtletip;
-Ne ?
-Yalnız kaldım. Ama dikkat çekmediğim için şükrediyorum. Mezun olana kadar bir köşede tıkınmayı planlıyorum.
Dediklerimden sonra beni sarsıp kendine çevirdi.
-Kimsin sen ?
Anlamayan gözlerle baktığımda devam etti;
-Bizim Jan Di'mize ne yaptın ? Kreşte beni rahatsız eden ortaokul çocuklarına iyi bir ders veren, ilkokulda beni soyan ahlaksız kıza karşı savaşan o kız güçlü Geum Jan Di'ydi. Şimdi ne oldu ?
-Ne yapayım yani ? Okuldan atılmasam bile annem benş büyük bir ihtimalle öldüresiye döver.
-Ne biçim bir kızsın sen ?
-Ev-
Ga Eul'le konuşmamızın ardından evde büyük bir ilgiyle karşılanmıştım. Şu an yerde bir seksen uzanmış vaziyetteyim. Annem ve kardeşim yüzümü güzelleştirmekle meşgulken babam üniformamı ütülüyordu. Annem birden atıldı.
-Sence salatalık dükkanımız var da ben de onları senin yüzüne yapıştırarak mı harcıyorum ? Baban salatalık püresi istediğini söylediği halde, ben bunları senin yüzün için harcıyorum.
Ağzımdaki salatalıklara aldırmadan;
-Ben mi istedim senden bunu yapmanı ?
-Bir düşün bakalım. Eğer güzel bir cilde sahip olursan, okuldaki en iğrenç çocuk bile olsa, bir koca olarak senin için en iyi aday sayılabilir. Eğer öyle olursa, bu yaptığım tabi ki çok büyük bir yatırım.
Salatalıkları sertçe yüzüme vurup babama döndü;
-Öyle değil mi, tatlım ?
Babam işine odaklanmış bir halde;
-Konuşma benle, çok harika kıvrımlar yapıyorum.
-Neden üniformamı ütülüyorsun ? Bütün gün ütü yapmaktan kolunun ağrıdığını söylemiştin.
Gerek yok demeye benzer bir şekilde ima yapmışken aldırmayıp;
-15 senedir kuru temizlemecilik yapmama rağmen bu gördüğüm en iyi elbise. Normal insanlar bu kıyafetleri düğünlerde bile giyemezler.
Babam üniformamı elinde tarihi bir yapıtmış gibi taşırken kardeşim birden kendine çekti.
-Noona, bunu bana pazar günü bir kereliğine ödünç veremez misin ?
Babam tekrardan çekince konuşmaya başladı;
-Jan Di, bu tür bir kıyafeti sana miras kalmış bir şey gibi düşün. Oturduğun zaman dikkatli ol, lekelenmesine izin verme. Anladın mı ?
Nasihatları bittikten sonra benim dediğimi takmış olacak ki;
-Bu kızımın elbisesi. Neden kolum ağrısın ki ? Babanın kolu hiç mi hiç ağrımıyor.
Derin bir of çekipyatmadan önce dişerimi fırçalmak için banyoya gidip kendi kendime konuşmaya başladım.
-Güçlü kız Geum Jan Dı daha ölmedi. Orada yalnız, burada yalnız zaten malvolduğuma göre, söylemem gereken şeyleri söyleyerek yaşamaya devam edeceğim. F4 ! Yarından itibaren hepiniz ayvayı yediniz !
-Sabah-
Okula gelene kadar esnemekten yorulmuştum.
-F4 geliyor !
Sesi duyunca gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yine aynı sahneler. Dördünün havalı havalı yürüyüşü ve herkesinde salak gibi kapıya dikilişi. Ama bugün bir farklılık vardı. F4'ün tam karşısında pastayı kafasını eğerek uzatmış ve gelmerini bekleyen bir kız duruyordu.Herkes bu ne yapıyor bakışları atarken kız konuşmaya başladı.
-Sunbae Jun Pyo, bunu sizin için kendi ellerimle pişirdim. Lütfen sevgimi kabul edin.
Kıvırcık kafa pastayı eline aldı. Bu seferde bu ne yapıyor bakışları onun üzerindeydi. Pastayı iyice eline yerleştirip, kızın yüzüne attı. Kimse şaşkınlıktan birşey diyemezken, gsm üçlüsünden liderleri konuşmaya başladı.
-Jun Pyo'muz kendi aşçısı tarafından pişirilmeyen herhangi bir şeyi yemez.
Zavallı kız pastalar içinde ağlarken kıvırcık kafa etrafına bakınıp az önceki çok bilmişten peçete alıp elini sildi. Peçeteyi aldığı anda üçüde şoka girmiş vaziyetteydi. Peçeteyi yere fırlatıp yürümeye devam ettiler. Merdivenden çıkacakları sırada kıvırcık kafanın tam karşısında durdum. Son derece kaba bir ifadeyle;
-Kimsin sen ? dedi.
Ardından;
-Söylemek istediğin bir şey mi var ?
Derin bir nefes alıp başladım.
-Evet, bir şey diyeceğim. Hatta birden fazla şey... Sen ! diye bağırdığımda tüm gözler bu tarafa dönmüştü.
-İnsanlara karşı şu kadarcık bile bir saygın yok mu senin ? Ben bile birazcık alçakgönüllülük bekliyorum senin gibi birisinden. Eğer yemek istemiyorsan, nazikçe reddet ya da sadece bunu yapan insanın samimiyetini düşünüp, pastayı kabul etsen ölür müsün ? Eğer çatıdan atlayacağını söylerse ne yapmayı düşünüyorsun, seni geri zekalı ?
Tekrardan ''Kimsin sen ?'' dediğinde tüm dediklerimin beynimin bana yaptığı bir oyun olduğunu anladım.
Derin bir nefes alıp büyük bir zorlukla;
-Hayır.
Sinirimi atmak için saatlerce yüzdükten sonra bana uzanan bir el gördüm. Yeni tanıştığım arkadaşım Oh Min Ji'nin eliydi. Beni kendine çekip dışarı çıkmama yardım ettikten sonra sordu;
-Neden böyle yüzüyorsun. Bayılacaksın.
-Kendimi cezalandırıyorum.
-Ceza mı ? Bu cezayı hak edecek ne yaptın ki ?
-Güçlü bir kızı, bu kadar korkak davrandığı için cezalandırıyorum.
-Şimdi kendini daha iyi hissediyor musun ?
Gülerek ''evet'' diye cevapladım. Ardında;
-Bu okula gelme sebebim tam burada duruyorlar.
Merakla baktı.
-Neymiş onlar ?
-Yüzme havuzu ve Oh Min Ji...