13.Bölüm-Kılıcı Almak

1K 128 15
                                    

Bu sırada Rex ormanın merkezine, yerden yüksekliği iki metreyi geçmeyen ve aşağı doğru yolu olan mağaraya, varmıştı. Kısa bir şaşkınlık yaşadı. Kitapta okuduğuna göre kılıcın ölüm dağında olması gerekiyordu ve dağlar yüksek olurdu. Sonra havalandı ve etrafına baktı. O an fark etti ki aslında dağın zirvesindeydiler. Ama zirve o kadar genişti ki ve ağaçlıktı ki o fark edememişti. Neyse diyerek bir metre önünde ışık topu oluşturdu ve ilerlemeye başladı.

Aşağı doğru inen yol dönemeçli ve düzgündü. Rex dikkatlice 5 dakika boyunca aşağı indi. En sonunda bir kapıya ulaştı. Klasik olarak üstünde resimler ve içi boş bir yarım küre vardı. Rex bunu zaten kitapta görmüştü. Tek yapması gereken kanını içi boş yarım küreye akıtmaktı. O da öyle yaptı ve kapı bir süre tepkisiz kaldı. Şuan kılıç onun kanını ölçüyordu. Çok beklemeden kapının üstü temizlendi ve yazılar çıkmaya başladı.

Antik dildi ve Rex anlayabiliyordu. Bir soru vardı. Bu sefer de bilgisini ölçüyordu kılıç. 'Zehrin çalışma prensibi nedir?' Rex sorunun kolay geldiğini düşünmüştü.  Hızlıca cevapladı. "Zehrin temel prensibi uygulanan yönteme ve maddeye bağlı olarak bir sistemi yalancı substratlarla enzimleri kandırarak durdurmak ya da yavaşlatmaktır."

Kapı titreyerek bir bölme çıkardı. Dikdörtgen çekmece gibi çıkan bölmede tam Rex in eli büyüklüğünde el koyma yeri vardı. Rex elini koydu ve kapı Rex ten biraz enerji aldı. Böylece Rex in seviyesi ölçüldü. Kapının üstünde tekrar yazılar belirdi. 'Benim için yetersizsin. Siktir git buradan!'  

Rex ilk başta inanamadı ama sonra sinirlendi. "Demek yetersizim... Seni kibir budalası sen kim oluyorsun da bu evrenin hakimi olan Ronald Ailesinin Veliahdına yetersiz diyebiliyorsun! Senin yapıldığın demiri sikerim! Hemen aç şu kapıyı!"

'Götüne bu mağarayı sokmamı istemiyorsan siktir git! Senin hangi sikik aileden olduğun umurumda değil!'

Rex "Demek hangi aileden olduğum önemli değil. Yazık... halbuki şimdi suratının alacağı hali görmek isterdim. Kapı sana emrediyorum açıl!"

Rex konuştuğu anda elinden kapıya kuvvetlice enerji gönderdi. Kapı titreyerek açılırken sırıtıyordu. Ta ki gözünün önünden bir milimlik farkla geçen kılıca kadar. Rex şaşkınlık ve hayranlık arası bir hisle havada süzülen kılıca bakıyordu. Hayranlık hissinin sebebi kılıcın beklediğinden de harika gözükmesiydi. Şaşkınlığının sebebi ise açılan devasa odada sadece kılıç yoktu.

Her türlü savaş aleti vardı. Yaydan topuza kadar, küçücük kalkandan kocaman zırhlara kadar, ufak bir sopadan devasa bir koçbaşına kadar her türlü saldırı ve savunma aleti vardı. Ama hepsi silikti ve kılıcın arkasında hareketsiz duruyorlardı. Kılıç ise capcanlı rengiyle ve ihtişamıyla en önde resmen Rex e meydan okuyordu. Kılıç bir kez daha Rex e atıldı. Rex ise öne doğru yuvarlanarak saldırıdan kurtuldu. Tam dibinde bir gürz vardı. Ve birden silik gürz canlı hale geçerek ona üstten aşağı doğru hızla vurmaya çalıştı.

Rex hemen sağa doğru yuvarlandı. Şimdi bir okun önündeydi. Bu sefer odadaki tüm oklar ve yaylar canlandı ve oklar yaylara doğru uçtu. Yaylar gerildi ve hepsi Rex e döndü. Rex duygu belirtisi göstermeden sadece baktı. Binlerce farklı türdeki ve boyuttaki yaydan binlerce farklı türde ve boyutta ok onun üstüne yağacaktı ama Rex buna rağmen gayet sakindi. Düşünmesiyle etrafında bir kenarı 10 metre olan ve sarı ışıklar saçan küp oluştu.

Küp oluştuğu anda beklemeden bir kenarı 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3 metrelik küpleri oluşturdu. Etrafında 8 kat kalkan varken yere bağdaş kurup oturdu. Gözlerini kılıca çevirdi ve hafifçe gülümsedi. "Gönder gelsin bakalım."

Rex RonaldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin