"Sevgilim."
demiş Stephen King kitabın son satırında.
''Sevgilim.''
diye tekrar ettim şuursuzca. Bu kitaplar ruhumu düğümlüyordu. Bir gemicinin -belki de bir tayfa- yaptığı düğüm. Daha basit bir örnekle, kulaklığın 'nasıl olduğu açıklanamayan' düğüm olması. Küçük, aptal düğümler.
Elimdeki kitabı kitaplığımın Stephen King Ailesi'nin Rafı'na yerleştirdim narince. Sallana sallana mutfağa gittim. Dolaptan aldığım bardağı tezgaha koydum. Buzdolabından çıkardığım soğuk suyu dudak payı bırakacak şekilde bardağıma doldurdum. İçine iki tane buz atıp bir yudum aldım. Rahatlatmıştı.
''Kitap okuma bitmiş, üstüne bir bardak buzlu su doldurulmuş. Kızım kitabını bitirmiş olmalı.''
''İşte benim annem.''
anneme göz kırptım. Beni tanıyordu. Hemde herkesten ve her şeyden daha fazla, tanıyordu. Suyumu bitirip odama geri döndüm. Yastığımın altına elimi sokup bir miktar para aldım. Paralarım yastığımın altında saklı olurdu hep. Bence annem de bunun farkındaydı, ama alışkanlık işte.
''Kitap almalıyım. Uzun sürmez.''
dedim kapıdan çıkarken. Haklıydım da. Şimdiye kadar hiç uzun sürmemişti. Giderdim, alırdım ve çıkardım.
Yeni kitap almak, okumak. Hayatımdaki en büyülü şeyiydi bu.Yani benim için. Çünkü Babam bizi terk ettiği günden beri kitaplar en büyük arkadaşımdı. Babamın neden terk ettiğini bilmiyorum. Tek bildiklerim, babam çok gizemli bir kişiliğe sahipti. Ne yaptığını hiç bir zaman bilemedim. Anneme sorduğumda ise bir şekilde konuyu değiştirirdi. Her gün kavga ederlerdi. En son dinlediğim konuşmalarına dayanarak, babam annemden özür dileyerek ondan boşanmak istediğini ama onu çok sevip buna mecbur kaldığını söylemişti. Annem de kabul etmeyince iki gün sonra bizi terk etmişti. Burası Maine. Burda her şey olabilir.
Kitapçıya nihayet ulaştığımda, benim yaşlarımdaki çocuk gülümsedi. Artık birbirimizi tanıyorduk çünkü sayısız defa buraya gelmiştim.
"Merhaba. Seni burada görmek ne güzel."
gülümsedim.
"Evet. Buranın V.I.P üyesi gibi hissediyorum kendimi."
omuzlarını silkti.
"Zaten öylesin. Sanırım gene Stephen, öyle değil mi?"
başımı salladım.
"Yerini biliyorsun."
hemen gidip, bana 'beni al' diye bağıran kitaplara baktım. Hepsi çok güzeldi. Zaten tüm kitapların konusunu internetten okumuştum. Hepsinin tek tek kapaklarına baktım.
"Karar veremedin mi?"
başımı iki yana salladım.
"Önerin var mı Nelson?"
"Bence bunu almalısın."
diyip bana bir kitap uzattı.
Kitabın kapağını görür görmez gözlerim kocaman açıldı ve donuklaştım bir anda. Vücuduma hükmedemiyordum sanki beynim iflas etmiş gibiydi. Sanki şey gibiydi... uyarılıyordum. Bir şey tarafından, uyarılıyordum.
"Hey iyi misin? Yüzün bembeyaz oldu!
diyen Nelson'a cevap veremedim.
Farkında olmadan aklımdan bir düşünce geçti.
''Bu kitap dünyanı değiştirecek.''
Kısa çünkü hem tanıtım hem de ilk bölümdü. Ne düşünüyorsunuz? Çünkü benim aklımda cayip fantastik fikirler var. Ve ayrıca bazı küçük kısımları da benim hayatımdan, yani bazıları gerçek. Çok küçük kısımlar olsada. Beğenip beğenmediğiizi her türlü düşüncenizi bana söyleyin. Şimdiden teşekkür ederim :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEKİNETİK
Fantasy''Bir kitabın hayatımı değiştireceği, aklımın ucundan geçmezdi. Aslında kitabı alırken uyarılmıştım. Bir şey tarafından, uyarılmıştım.'' Tam da umudunu kaybetmek üzereyken...