Bölüm şarkısı: Nirvana- Smells Like Teen Spirit
Her insan kendinden nefret etmiştir. Kendine, hayata, dünyaya saydırdığı anlar mutlaka olmuştur. Benim için de böyleydi. O kitabı bulana kadar, kendimden kendimi öldürecek kadar nefret ediyordum. Düşünün ve empati yapın. Arkadaşınız yok. Aile kavramı sizin için sadece 'anne' demek. Konuşacak, gülüşecek, dertlerinizi paylaşacak kimse yok. Benim gibi insanlar genelde kin ve nefretle doludur. Her şeye ve herkese karşı. Örneğin, Delmon ve Shelly.
Asıl soru, Neden? Çünkü birilerinden çıkarmak istersin. Suçu birilerine atmak istersin.
Kin ve nefret. İnsana her şeyi yaptırabilir. Çünkü kin ve nefretle dolduğunuz anda, beyniniz sizi kontrol etmeye başlar. Siz beyninizi değil.
'Yapabiliyorum.''
Dedim başımı yataktan sallarken.
''Beynime kan gitmeli ve daha çok yapmalıyım.''
Sadece kahvaltı yapmak için odamdan çıkmıştım ve şu an saat 16.30'du. Annem benim her geçen gün biraz da eriyip asosyal olduğumu düsünğrke, aslında ben her gün biraz daha güçleniyordum. Sadah sırf telekinezi çalışabilmek için 6'da kalkıştım. Sadece kahvaltı ve tuvalet molaları vermiştim. Ama emeğimin karşılığını alıyordum. Nasıl mı? Artık bir taşı belli bir yüksekliğe ulaştırıp elimdeki poşetin içine sokabiliyordum. Bu benim özgüvenimi yerine getimişti. Artık hiç bir şeyi umursamıyordum. Kalbim kin ve nefretle yıkanmıştı sanki. Artık gözüm hiç bir şeyi görmüyordu. Büyük bir mutluluk ve nefretle gelmelerini bekliyordum.
Gücü kullanma zamanı.
dedi iç sesim. Haklıydı. Bizi ne süprizler bekliyordu belki de. Belki bir şey yapamayacaktım. Bunu kimse bilemezdi. Ama yapmak istiyordum. Ne yapacağıma karar vermemiştim. Ama, bugün gelmeyebilirlerdi. Aynı dün gibi. Bugün olmazsa yarın olacaktı.
16.55
Ayağa kalkıp kıyafetlerimi giydim. Gri eşofman takımım. Kapşonumu başıma geçirdim. Pencereden bakmaya başladım. Geldiklerini görürsem inecektim. Beklemeye başladım.
Bir dakika! Bir sorun vardı. Ne yazacaktım yani? Bir ağacı mı üstlerine fırlatacaktım? Yeri yarıp içine mi soracaktım onları? Özgüven patlaması yaşamıştım az önce ve saçmalamıştım.
Yavaş yavaş özgüven kaybına uğrarken geldiklerini gördüm. Telaşla bahçeye koşar adımlarla indim. Annemin muftaktan bana seslenişini duymazdan geldim.
3 kişiydiler. Delmon, Shelly ve Kevon.
"Kahretsin Lexi öldün sanmıştık. Çok da sevinmiştik."
Dedi Delmon elindeki poşeti sallayarak.
"Lexi bak. Biz senin hakkında bazı şeyler biliyoruz. E tabi, bir aralar Kevon'la sevgili olduğun için bir kaç şey öğrenmiş olabiliriz. Ayrıca bazı araştırmalar da yapmış olabiliriz."
Dedi Shelly. Tek terslik ise, benim sırrım yoktu ki. Ne öğrenebilirlerdi?
"Mesela baban... Seni sevmiyormuş. Neden hiç büyükbabanı görmedin Lex? Çünkü büyükbaban senden nefret ediyordu. O sürtük annenden nefret ettikleri gibi."
Diyen Delmon'a sinirle baktım.
"Senin için özel bir sipesiyelimiz var."
Kevon bunu söylerken poşeti gösterdi. Delmon poşeti açıp içindekini çıkarttı. Taş değildi. Bunlar, Grafiti spreyiydi. Bayağı uzun şişelerdi. 3 tane vardı ve Shelly ve Kevon'a verdi.
Ne yani evi mi boyayacaklardı?
Bu mu yani dahiyane fikriniz?
Delmon elindeki spreyin kapağını açtı.
"Amacımız duvar boyamak değil, kan dökmek. "
dedi ve şişenin içindekini bana gösterdi.
Kan.
Aniden Kevon ve Shelly spreyin içindeki kanları bana püskürtmeye başladılar.
Her tarafım kan olurken, kaçmadım. Olduğum yerde kaldım. Delmon'un elinde ağzı açık sprey kutusu duruyordu. Üstüme atmayı planlıyordu, yüzünden okunuyordu. Bir şeyler yapmalıydım. Çünkü sinirlenmiştim. Anneme laf etmişlerdi, şimdi ise bu kan. Sinirden kuduruyordum.
İşaret parmaklarımı şakaklarıma bastırdım. Zihnimi boşalttım. Sakin olmaya çalıştım. Derin nefes alıp zihnimi Delmon'un elindeki şişeye yönlendirdim. Gözlerimi kapatmadım.
Hepsi durmuş beni izliyorlardı.
Delmon'un elindeki şişe yavaşça havalandı. Hepsi korumuş gözlerle bakarken, şişe onun kafasına kadar yükselmişti. Kimse bir şey yapmıyordu çünkü korkmuşlardı.
Şişe Delmon'ın tam kafasının hizasındayken, birden kafasına döküldü. Şişe de kafasına düştü.
"Domuzun hakkı domuz kanı."
Shelly, Delmon ve Kevon, arkalarına bakmadan kaçtılar. Arada küçük çığlıklar attılar giderken. Korku yüzlerinden belli oluyordu ve giderken sprey kutularını düşürmüşlerdi.
Günlerini göstermiştim, başarmıştım. Artık beni kimse durduramazdı. Her şeyi yapabilirdim. Her şeye sahip olabilirdim. İstediklerimi elde edebilirdim. Kimse bana karışamazdı. Artık ezilen taraf olmayacaktım. Herkesten teker teker intikamımı alacaktım, almalıydım. Herkes benim gücümü öğrenecekti. Herkes beni tanıyacak. Benim adımı öğrenecekler ve beni görünce bana yol vereceklerdi. Ölümü hakedenler ölecekti. Kimse beni sevmeyecekti, benden nefret edeceklerdi belkide. Güçlerimle iyi biri olmayacaktım. Acımasız ve sert olacaktım. Kim ne hakederse onu bulacaktı.
Eskiden bana hayatı çekilmez kılanlar, Cehennem'e hoş geldiniz.
Kısa oldu ama çok yakın zamanda bir yeni bölüm gelecek. Veeeee olaylar başlıyor sevgili okuyucular :D Bir sonraki bölüm de bazı gizemler ortaya çıkacak, haydi bakalım. :D iyi akşamlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEKİNETİK
Fantasy''Bir kitabın hayatımı değiştireceği, aklımın ucundan geçmezdi. Aslında kitabı alırken uyarılmıştım. Bir şey tarafından, uyarılmıştım.'' Tam da umudunu kaybetmek üzereyken...