Uykumu almıştım. Uzun bir süre sonrasında, uykumu alarak uyanmak güzel bir histi. Yatakta esnedim. Oturur pozisyona geçtim. İçimden bir ses güzel bi gün olacağını söylüyordu. Yaz çoktan gelmişti ama adam akıllı dışarı çıkmamıştım. Ve çıkmayada niyetli değildim.
Ayağa kalktım. Mutfağa indim. Annem kahvaltı hazırlıyordu.
"Günaydın anne."
"Günaydın Lex. Bugün ço-"
"Hayır bugün çok neşeli falan değilim. Mutlu da değilim. Ne düşündüğünü biliyorum anne, ben değişmedim. Hâlâ aynı Lexi'yim. O yüzden dışarı çıkacağımı falan düşünme. Belki Nelson'ın yanına gidebilirim. O kadar."
uzun konuşmam karşısında şaşırmıştı. Gene de bozuntuya vermemeye çalışarak tabağıma gözleme koydu. Gerçekten acıkmıştım çünkü yaklaşık 3 gündür pek bir şey yemiyordum. Gözlememi bitirdim.
"Bugün sende gerçekten bir değişiklik var."
diyen anneme baktım.
"Değişmedim anne. Ben aynıyım."
"Peki, öyle olsun. Lex bu arada ben alış verişe çıkacağım. Akşam da misafirliğe gideceğim. Yemeğin burada, mutfakta. "
"Tamam anne, sen beni merak etme."
Annem odasına gittiğinde bende odama çekildim. Yeterince uzak kalmıştım zaten odamdan.
Saat beşe daha vardı. O yüzden bir süre daha kafamı dinleyebilirdim.
"Tatlım ben çıkıyorum. "
diyip odama giren anneme başımı salladım. Odamdan çıktı. Ve kapıdan gelen sesle annemin dışarı çıktığını anladım. Telekinezi yapmalıydım. Henüz belalılarım ı düşünmek için erkendi. Ama dün ağır dayak yemişlerdi. Yani çoğu. Iki seçenek vardı:
1- Bugün gelmeyeceklerdi.
2- Gelip beni öldüreceklerdi.
İkinci seçenek daha olasıydı. Ne yapacaktım? Artık şu oyundan aşırı sıkılmaya başlamıştım. İç çektim.
Telekinezi çalışmalıydım. Önüme peçete koydum. Zihnimi boşalttım, aşamaları tekrarladım. Bu sefer gözlerimi kapatmadım. Beynimi zorladım. Baş ağrılarımı iliklerime kadar hissediyordum. İyice konsantre oldum. Bu gerçek miydi? Yoksa gerçekten delirmiş olabilir miydim? Yoksa ölmüş müydüm? Az önce peçetenin ucu havaya mı kalkmıştı? Hey zihnim! Eğer benimle oynuyorsan seni öldürürüm!
Tekrar denedim. Gözlerimi gene kapatmadım. Aşamaları denedim. Gene peçetenin ucu kalktı. Aferin zihin. Demek ki benimle oynamıyorsun.
Telekinezi yapabiliyordum! İnanmıyorum sana hayat. Zamanlaman çok güzel. Tam da umudumu kaybetmişken...
Güzel. Şimdi sıra geldi bunu geliştirmeye. Tamam, başlangıcı yaptıysak, devamı da gelirdi. Ve, belki de dışarı çıkmam için bir sebep olurdu. Düşünün. Elinde cep telefonu olan insanların elindekiler birden havalansa ve insanlar korkup şaşırmaya başlasalar nasıl olurdu? Ya da ellerindeki yüzükleri birden düşse nasıl olurdu? Ah Tanrım.
Kol saatte baktım. İki saatim vardı. Telekinezi çalışmaya devam ettim.
---
Saat beşe yaklaşık yarım saat varken, Telekinezi çalışmalarımı durdurdum. Her denememde başarılı olmuştum. Her seferinde peçete biraz daha kalkmıştı. Demek ki ilerliyordum. Ayağa kalktım. Aniden başım dönmeye başladı. Yere düştüm. Baş dönmesi geçti ams baş ağrısı başladı. Kafamı kamyonla ezsem daha az ağrıdı, o kadar. Ağrıdan göz yaşlarımı tutamadım. O kadar kötüydü ki... Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Aklıma birden ağrı kesici geldi. Ama nasıl gidecektim? Ayağa kalkınca başım dönüyordü. Yere sürüne sürüne ezcs dolabına gittim. Her tarafı titreyen ellerimle karıştırdım, dağıttım. Ağrı kesici ilacı sonunda ölmeden bulduğuma sevindim. Hemen ağzıma attım. Yuttum. Saate baktım. Lanet olsun! Gelmiş ya da yakınlards olmalıydılar. Eğer onlara karşı gelmezsem evin camlarını kırarlardı. Ve annem öğrenirdi. Ama bu halde karşılarına çıkarsam kolay av olurdum, o da benim sonum olabilirdi ki yeni telekinezi yapmış biri olarak telekineziyle ilgili hayallerimi gerçekleştirmeden ölmek istemiyordum.
Dış kapıya doğru emekleyerek gittim. Kapının camından baktım. Gelmişlerdi. Evin önündelerdi. Camdan beni görüp gülmeye başladılar. Ama benim gözlerim kararmıştı. En son hatırladığım şey, ellerimi camdan aşağı sürüyerek yere düştüğümdü.
--- KEVON---
Dünkü yediğim dayağın ardından, güzel bir dersi hakediyordu Lexi. Her ne kadar eski sevgilim olsa da, cezasını çekmeliydi.
Lexi'nin evine gelirken bunları düşünüyordum. Shelly ve birkaç arkadaşımızla gelmiştik. Delmon yoktu çünkü dün fena dayak yemişti her tarafı morluk içerisindeydi. Bende fena dayak yemiştim, ama çok kavga ettiğim için bünyem alışıktı. Delmon ise sadece eziklere bulaşırdı.
Lexi'nin evine sonunda geldiğimizde, Lexi'yi göremedim. Biraz daha ilerledik. Acaba bugün çıkmama kararı mı almıştı? Güzel. O zaman camları daha rahat kırabilirdik. Biraz daha yaklaştık. Elime taş alıp tam atacağım sırada, evlerinin dış kapısında bir kıpırtı gördüm. Yaklaştım. Cam buzlu olduğu için pek net değildi. Birisi elini cama sürüyüp yere düştü.
''Çocuklar beni takip edin!''
diye bizimkilere bağırdıktan sonra kapıya doğru gittim. Peşimden geldiler. Torbayı bir kenara bıraktım. Kapı açıktı. Kapıyı açıp içeri girdim. Gördüklerim karşısında şok olmuştum. Lexi yerde yatıyordu. Göz bebekleri yukarı kaymıştı ve gözleri bembeyaz gözüküyordu. Korkmuştum.
''Acaba öldü mü?''
diyip ayağıyla Lexi'yi ittirdi Shelly.
''Kaçalım. Hadi hemen!''
diyip koşmaya başladık. Evlere dağıldık.
---GİZLİ KİŞİ---
Geç kalmıştı bu sefer görevine. Her zamanki gibi siyah giyinmeliydi. Koşmaya başladı. O'nun evi buraya uzaktı. O yüZden daha hızlı koşmaya başladı. Eve ulaştığında, geç kalmış olabileceğini düşündü. Kimse görünürde yoktu. Evin içine girmeme kuralı vardı. Ama merakına yenik düşecekti. Her zaman, saat beşte burda olurlardı. Kızda öyle.
Evin kapısı açıktı. Etrafına bakındı. Omuzlarını silkti ve kapıya doğru yürümeye başladı. Yerde birisi yatıyordu. Bu O'ydu! Kızın ismini bilmiyorlardı.
Kızın göz bebekleri kaymıştı kızın. Bu kıza eğer bir şey olduysa, onun sonu demekti. Parmaklarını saçlarına sokup karıştırdı. Hemen kızı kucakladı. Kulağındaki kablosuz kulaklık rahatsız ediyordu onu. Kızı kucaklayıp odasına götürdü. Yatağına yatırdı. Kızın başındayken kulaklığıyla liderini aradı.
''Kız hasta. Görev tamamlandı.''
Burada bitireyim dedim. Kafanız karışmış olabilir, biliyorum. Fakat küçük bir ipucu bu. İleriki bölümlerde harika fikirler var. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEKİNETİK
Fantasy''Bir kitabın hayatımı değiştireceği, aklımın ucundan geçmezdi. Aslında kitabı alırken uyarılmıştım. Bir şey tarafından, uyarılmıştım.'' Tam da umudunu kaybetmek üzereyken...