Akşam düştük sahil yoluna. Üç bu kız düşündüğüm kadar da kafa dengi değildi galiba. Önüne gelen adamla sohbet ediyor. En son bastonlu bir amca geçti ona bile "Amca baston seni çok genç göstermiş. Yani seni benim arkadaşım gibi göstermiş."
dedi. Salak şey dedim içimden. 70 yaşındaki dedesi kadar adamla bile arkadaşı gibi sohbet ediyor. Allah tan bizim F&M grup cafedeki yerinde çalıyordu. Nasıl güzel çalıyorlar anlatamam.
-Buse burası harika bir yer!
-Bu grubun adı F&M. Çok konser verdiler İstanbul'da. Aslında en bomba konserleri Antalya'da oldu. Çok harika bence de!
-Hangi günler çalıyorlar?
-Genellikle Pazartesi, perşembe, pazar şeklinde.
-Çok iyi yaa!
Aradan 2 saat geçmişti. Artık anne ve babaişkolar daha fazla delirmesin diye evlere dağıldık. Aslında iyi kız ama biraz maymun iştahlı. Evleri de Yeniköyde imiş. Yani aynı yerlerdeyiz. Bizim ev de Yeniköyde bir sitenin rezidansı. Eve geldiğimde annem uyumuştu. Babam beni yanıma çağırdı.
-Buyur babişkoo!
-Okulun ilk günü nasıldı?
-İyiydi baba. Tuğçe diye bi kızla tanıştık. Tam kafa dengi. Yalnız ben çok yorgunum. Bir bardak cevizli sütten sonra yatıcam.
-Kızım dur! Seninle konuşmam gereken bir konu var.
-Daha sonra konuşsak.
-Yarın ile ilgili!
-Nedir?
-Kızım bak. Şirketimizin Amerika zincirinde bir aksama yaşanmış. O şirketle ilgilenmem lazım. En az 1 yıl görüşemicez.
-Yaa! Ama ben seni özlerim!!
-Kızım bu gerekli.
-Yaa! Tamam ama orada kendine dikkat et!
-Tamam canım. Yalnız yarın saat 08.30 da uçağım hareket edecek. Şimdiden vedalaşalım.
-O kadar erken mi??
-Malesef. Hadi Annenle kendinize iyi bakın tatlım.
-Bay bay babacığım.
Ertesi sabah okulda sözlü varmış. Tamamen unutmuşum. Acele bir şekilde evden çıktım. Tuğçe çoktan gelmişti.
-Selam Tuğçe!
-Selam Buse! Naber?
-İyidir ne olsun!
-Bugün sözlü vardı galiba. Kopya var mı elinde?
-Dün kitabın kapağını bile elleyemedim kızım. Ne kopyası?
-O zaman mecburen 4. Sıradaki ineklerin arasına oturcaz.
-Okey. Sen iki yer kap ben bi lavaboya gidip geliyim.
-Tamam hadi çabuk.
Hemen tuvalete koştum. Saçlarımı ve yüzümü kontrol ettim. Hafif bir parlatıcı sürdükten sonra sınıfa koştum. Kapıyı açar açmaz bi çocukla çarpıştık. Ama ne çarpışma! En sevdiğim gömleğimin üstüne buzlu kahve döküldü.
-Ne yaptın ya sen!
-Pardon ama kapıyı açar açmaz karşıma sen çıktın! Üstelik yeni aldığım coffebuzz senin yüzünden mahvoldu!
-Neeee! Ya benim 210 euroluk gömleğim gitti sen hala konuşuyorsun! Aptal şey!
O sırada hoca geldi. Şu ukala dümbeleğine haddini bildiremeden damlayıverdi gıcık.
-Seni ben dersten attım diye bugün kapılarda yolumu mu gözlüyorsun küçük hanım? Doğru yerinize!
-Peki hocam.
-Afedersiniz hocam.
Tuğçenin yanına oturdum. O ukala dümbeleği de yanımıza oturdu. Kesin inektir bu diye düşündüm içimden. Yanına da arkadaşı oturdu. Fısır fısır bişeyler konuşuyorlardı.
-Kanka iyi ki de senin aklına uyup buraya oturduk. Tüm inekler burda. Kopyanın dibine vurucaz.
-Tabiki oğlum yaa! Kopya bizim işimiz. 1996 dan beri.!.
-Tamam tamam hadi sınav başlıyor.
O sırada inek olmadığı ortaya çıkan ukala dümbeleğine yöneldim.
-Bu gömlek meselesinin hesabını vereceksin!
-Sen öyle san! Asıl sen o kahvenin hesabını ver bakalım!
O sırada hoca bizi fark etti.
-Sınav sırasında konuşanların kağıtlarını ellerinden alıcam. Haberiniz olsun!
Yine sohbeti sürdürdük.
-Bana bak sana gününü gösteririm! Hemen özür dile!
-Yok yaa! Oldu canım başka?
O sırada hoca yanımıza gelip benim masaya yumruğunu vurdu.
-Buse ve Oğuz! Derhal dışarı! Okul çıkışında odama gelin!
-Ama hocam yaa! Tüm kabahatli...
-Kes sesini ve çık dışarı hemen!!!!!
Hiç değilse adını öğrenmiştim. Oğuz demek! Ben sana yapacağımı bilirim Oğuz efendi!!! Yaşasın kötülük nihahanihahahinaa!!!!