Bu akşam birlikte Kafe'ye gittik. Saat tam 19.45 de orada idik. Tabi ki koltuğuma oturmam için yardım etmişti.
-Çok güzel bir atmosfer!
-Ben de çok seviyorum burayı.
-F&M grubun ilk kez Antalya'daki konserine gittim. Antalya'da bir sınavım vardı. Çok meşhur olduğunu duyunca dinlemeye gittim. Harika bir grup gerçekten. Ama o günden beri hiç canlı dinlemedim.
-Ben onların fanıyım. Yani F&kolojik'lerdenim.
-Hadi yemekleri söyleyelim.
-Tamam!
Yemekten sonra sahile gittik. Onu kendime hayran bırakıyordum. Neler olacağının farkında bile değildi.
-Hadi gel oturalım.
-Ya bence evlere dönelim.
-Sen hangi ara bu kadar mütevazileştin Buse? Hadi otur.
-Tamam peki!
Oturduk. Sanki utanan bir aşık gibi davranmayı sürdürdüm. O da beni izlemeye başladı.
-Ya Oğuz çok üşüdüm ben! Hadi gidelim.
-Al o zaman şu ceketi.
Ceketini çıkarıp benim sırtıma doğru koydu. O sırada romantizmi bozan birisi oldu.
-İyi akşamlarınız olsun gençler. Oğlum güzel kızıma alasın bi çiçek! Vallah bırakıp gider seni haa!
-Ablacığım biz Oğuzla arkadaşız.
-Zaten böyle şeyler hep arkadaşlıkla başlar. Hadi al oğlum bi çiçek!
-Tamam abla. Bi kırmızı Gül ver!
Gülü bana verdi ve başımı omzuna doğru yasladı. Yani daha doğrusu ben onun omzuna yaslandım. Saatlerce oturduk orada öylece. Sonra ise evlere dağıldık. Cuma günü için plan yaptık. Tuğçe, ben, Oğuz bi de Taner büyükadaya gidicez. Eve gelince annemden de fırça yedim tabi. Çok yorgun olduğum için fazla umursamadım. Hemen uyuyakaldım.
Ertesi sabah cezamın ikinci günü başlamıştı. Nasıl yani? Dün hoca yok diye yırtmıştım. Peki ya şimdi beni ne kurtaracaktı? Telaşla okula gittim. Tuğçe bu sabah yoktu. Hocanın gelmesine 5 dk kala aradım. Trafiğe takılmış. En az yarım saat gelemem dedi. Bi şekilde hocayı oyalamalıydım. Hemen hocanın odasına koştum. Kapıyı çaldım.
-Girin!
-Günaydın hocam!
-Hayrola Buse?
-Hocam şu şey için geldim.
-Ney için?
-Şeyy iç-için...
-Söylesene Buse ne oldu?
-Hah! Şu ceza konusunu bi konuşsak hocam.
-Nesini konuşucaz?
-Hocam bi hafta çok. Bence 2 gün filan olsun.
-Zaten birinci gün yokluğumu fırsat bilip kaytarmışsın. Bi de gün mü azaltacaksın? Oyalama beni. Doğru sınıfa!
-Hocam bugün sözlü, yazılı vb. Şeyler var mı?
-Senin bu derse olan ilginin kaynağı nedir?
-Hocam ben bilime hayatını adamış bir insanım yaa!
-Tamam hadi geç kaldım derse. Geç sınıfa geliyorum ben!
O sırada mesaj sesi ile irkildim. Tuğçe'den mesaj vardı.
"Okulun bahçesindeyim. Geliyorum."
Ohh be! Kurtuldum şu kadını oyalamaktan.
-Hocam o zaman ben sınıfa gideyim.
-Bi zahmet canım.
-Derste görüşürüz hocam.
Sınıfa döndüm. Oğuz bana yanına yer ayırmıştı. Tabii iki boş sıra daha vardı. Onlara da Taner ve Tuğçe oturdu. Dersler bittikten sonra ben yarım saatlik bir temizlik yaptım. Her yer pırıl pırıl oldu. Sonra da arabalarımıza yöneldik. Oğuz beni bara davet etti. Saat 9 dan sonra gideriz dedi ama ben reddettim. Her teklife atlayamam. O zaman kolay kız sanıp benden uzaklaşır ve ben de amacıma ulaşamam. Eve döndüm ve yaklaşık 3 saat kadar kitaplar başında mö ledim. Sonra biraz bisiklet turu yapayım dedim. Annişko ile bindik bisikletlere. Yeniköyde bi tur atıp sonra da simit alıp geldik. Anne ile vakit geçirmek de ayrı bi güzel yaa!