Oğuz ile okul çıkışı hocanın yanına gittik. Gıcık hoca yaa!
-Ikiniz de sınırı aşıyorsunuz! Hele hele sen Buse Hanım iyice kafayı yedin. Daha ilk günden patavatsızlıkların, terbiyesizliklerin siz boyuna ulaştı. Bu nasıl iş?
-Hocam bakın benim bu konuda hiçbir suçum yok. Bu Oğuz denen adam yüzünden dersten attınız beni yaa!
-Oğuz sen ne diyorsun bu duruma?
-Hocam arkadaş aniden...
-Ne arkadaşı bee? Ben senin arkadaşın değil katilin olurum yaa!
-Buse sus artık! Oğuz devam et!
-Hocam Buse aniden kapıyı açınca benim elimdeki kahve üstüne döküldü. Ben pardon da dedim ama beni dinlemedi!
-Hangi ara pardon dedin yaa? Ben niye duymadım?
-Buse yeter artık! Bir haftalık cezalısın! Sınıftaki çöpleri ve sıraları sen temizleyeceksin!
-Neeeee? Hayatta olmaz ya! Hocam ne diyosunuz yaa?
-Kes artık. Bu sana ders olsun! Çıkın şimdi odadan!
Oğuz odadan çıkar çıkmaz kahkahalara boğuldu.
-Ne gülüyosun bee? Şapşal mendenur!
-Çok konuşma da temizliğe başla hadi!
-Yaaa! Deliricem şimdi.
-İyi de bundan ötesi olamaz. Sen zaten delisin!
-Suuuuus! Yeter bee!
Harbiden de bu ne biçim cezaydı böyle yaa! Üfffff! Kafayı yiyecem yaa!
-Eve geldiğimde annem evde yoktu. Aradım bir sergiye gitmiş. Ben de bi duş aldım. Ordan da Mimarlık tarihi kitabını elime aldım. En az 2,5 saat çalışdım. Sonra ise liseden arkadaşım Hakan'ı aradım. Çok özlemiştim yaa! Sahil Cafe'de buluştuk.
-Selam Buse!
-Ayyy! Merhaba Hakan. Naber?
-İyidir senden?
-Iyi yaa! Üniversite işte. Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Uğraşıyoruz öyle.
-Ya bişey sorcam. Sizin sınıfta Oğuz Aktaş diye biri var mı?
-Sen şu ukaladan bahsediyosun!
-Benim çocukluk arkadaşım Oğuz. Şimdi de kankam.
-Nasıl yani? Sen şimdi Oğuz'un kankası mısın?
-Evet ne oldu ki?
-Yaa nasıl desem yıldızımız pek barışmadı onunla.
-Aslında iyi çocuktur Oğuz.
-Neyse biz yemekleri söyleyelim.
-Tamam.
Yemek çok güzel geçti. Hakanla buluşmak güzeldi. Hakan insanı rahatlatıyordu. O iyi bir arkadaştı. Bir yandan da yarınki cezayı düşünüyorum. Uffff! Ne yapıcam ben yaa! Uf Oğuz yaktın beni bee! .....