'*•~-.¸¸,.-~*'
Sevgiyi okşayan kıştı.
Neden üşüdüm seni dinlerken bu kadar, çok mu yumuşaktı tenime değen keskinliğin?
Sonsuzluğu kılan olmayan zamandı.
Nasıl titredi kalbim böyle, üşütürken çok mu sevmiştin beni?
Bunlar birbirimize dönme çabalarımız mıydı güzelim? Yakıyordu; sonu iyiyse donmak bile sevinç olacaktı ya ben gözyaşları içinde donmuştum yolumda, sen nasıldın? Korktuğunu biliyordum.
Yastığın soğukken bile titrerdin sen, yağan yağmurun, üzerine düşen her kar tanesinin üzerinde bıraktığı ize bakarak izlemek seni cam duvarlar arkasından parmak uçlarımı kanatıyor, gözlerime gidiyor sızılarım, kalbime, şakaklarıma, yatağıma devriliyorum ben. Üşüme güzel çocuk, salma renklerini, bekle beni, suyun bende.
'*•~-.¸¸,.-~*'
Uyanmak öyle zordu ki böyle bir güne, sanki son günüydü koca evrende bu bedenle yaşamımın. Bende istemedim açmak gözlerimi, onu göremeyeceğim bu çirkin dünyaya. Zordu tabii, dayanmak.
Sahi, dün gece gerçekti değil mi? Öyle güzeldi ki onunla dünyam, bazen inanamam. Elim yastığımın altına bıraktığım telefonuma gitti, yavaşça açtım ekranımı, her dokunuşum böyle ilerledi, sanki ellerim onun tenindeymişçesine. Arama kayıtlarım beni mutlu etmek için serildi önüme, baktım öylece gülümserken, gönderdiği mesajı komidinimdeki çiçeklerimin yaydığı kokunun içinde kaybolurken tekrar çektim zihnime, koku çoktan ilişmişti ama kalbime sözleriyle.
Öyle yumuşaktı ki hislerim, düştüğümü hissettim cennete. Tanrı'nın avuçlarında onu izliyordum, o çiçekler içinde uyurken. Süzülürken ise uyandırmaya kıyamadığım halini kucaklamak istedim. Ama yapabildiğimse uyandırsam da seni; yumuşak bir öpücük oldu kar kadar keskin ama pamuk kadar yumuşak kırmızı yanaklarına. Kokun ilişti dudaklarıma, çiçeklerim ulaştı kalbimdeki yanaklarına. Açtın sen ilk önce gözlerini, daha sonra tomurcuklarını. Tam gözlerimin önünde uçuşan minik çiçek yapraklarıydın artık, yavaş yavaş dudaklarıma kondun, üşüttün beni ve fısıldadın, 'Kırıldık, seviyoruz. Meleğim.'
Gözlerim ekrandan düşerken mutluydum, minik rüyalarımı süsleyen sözleri kalbimi hoplatıyordu, gerçekmişçesineydi hepsi, yokken bile. Her noktasıyla yokluğunda bile vardı benimle, bizimle.
Odamın kapısı çalındı usulca, uyuduğum düşünceleri içerisinde belki. Yatağımdayken yönümü kapıya çevirdim, belkide neşeli bile sayılabilecek sesimle buyur ettim geleni.
Doyoung'tu, elinde kemirdiği havucuyla tam bir tavşanı andırıyordu gözümde. 'Sevimli seni!!' Diye üzerine atlamaktan alıkoyamadım kendimi. Belki de biraz ben kemirmek istemiştim onu ve havucunu. O ise 'Yuta hyung, Yuta hyung!!'tan başka bir şey diyemiyordu odayı dolduran kahkahalarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◤ѕɴowdrop╰ʸᵘʷᶤᶰ╮
Fanfiction❝Çiçek açmamı mı istiyorsun? Kış'ı getir bana, soğuğu, Kar'ı, o zaman unutacağım. Biliyorsun tutulamayan sözler vardı ama ben en çok onları sevdim.❞ vιolα-r ❀