☆.:**:.激.:**:.☆

47 6 0
                                    

>>>>>>>>




Nasıl anlarsın kalbine ilişen gülümsemeyle hissettiğin duygunun o tanımını?  Her güldüğünde anlamlandıramadığım hisler bahşediyordu bana, biraz da üşüten. 

Hasta bile edebilirdi  sevimli arkadaşım bu kış günlerinde beni sıcak battaniyemin altında titretecek kadar. Benimse tek fikrim ısıtmasıydı beni her şekilde.    

 Ah! Ne zamandır arkadaşlarıma karşı böyle hisseder olmuştum, ya da arkadaşıma? Ortada tuhaf şeyler döndürdüğümün farkına vardığımda pişman olmayacağımı umarak kendimi salondaki koltuğa devirdim. 

Yeni uyanmama rağmen kendimi yorgun hissettiğim bir gündü, odamdan ayrılırken bu his tam da şimdiki haliyle üzerimdeydi fakat yatağımda uyuyan güzel çocuk bir an ona bakarken yok etmişti bu hissi. 

Şapşaldım ben bu sıralar, yan tarafımda oturan Jeno'ya baktım,                                                                  

Bir şey hissetmemek üzmüştü beni, hala yorgundum. 

O sırada merdivenlerden duyduğum adım sesleri sanki ondan önce gelmiş ve kulağıma bir kaç şey fısıldamıştı kalbimi hızlandıracak. Sonrasında ise yan tarafıma kendini atmıştı bile benim ne türlü bir hüzün içinde olduğumu bilmeden. 

Jeno'nun yanağını sıkarak 'günaydın' demiş bana sıra geldiğinde ise kollarımın yanda olması sebebi ile açıkta kalan belime sarılıp 'hyung, Ohayou!' demişti. 

Bana japonca günaydın demesinin yanında beni delirten bir başka şey sarılması değildi elbette, bunu hep yapardık. 

Sarılmak, biz hep sarılırdık birbirimize ve ben bunu deli gibi severdim. 

Koca bir nefes çekmişti içine bana sarılırken, bunu iliklerime kadar hissettiğimden böyle söyleyebiliyorum. Duramadım ben, kalbim öyle hızlı attı ki doladım bende usulca kollarımı boynuna.                                                                                                                                                                                    

Ne olacaktı ki o çiçek kokusunu midemde uçuşan kelebeklere kadar duyursam? Şunu söyleyebilirim ki aşkla çektim onu da kokusunu da içime. 

Ne vardı ki, bir insan portakala bile aşık olabilir ona büyük bir sevgi duyabilirdi. 

Yanlış bir şey var mıydı?

Tanrım, arkadaşım! 

'Sanada Winko-chan!' dedim minik gülümsemem ve onu güldürme çabam ile. Onun ne hissettiğini bilmesem de kesinlikle bu histen sıyrılmalıydım. 

'Hyung! Deli gibi acıktım..' dediğinde gerçekten rahatladığımı hissettim, onun için bir anormallik yok gibi görünüyordu. 

'Winwin... Ne yazık ki çoğu üye kahvaltı etmiş görünüyor çünkü saat bayağı geç oldu. Sanırım dün gece oldukça geç uyumuşuz ve tabii bizim gibi bir kaç haylaz da öyle?' diyerek Jeno'yu işaret ettim. 

'Hyung!' diye mızmızlanarak açıklamaya çalıştı Jeno, 'Dün Jaemin ve Renjun ile VLive'da yayın yaptık. Eh haliyle geç uyumuşuz, ne yapalım ki?' diyerek kocaman esnedi. Anlaşılan o ki hala uykusunu alamamıştı. 'İş bize düştü Winko-chan.' dememle Winwin elime yapışmış, 'Hyung lütfen bunu bana yapma, öyle yorgunum ki... Lütfen, lütfen yiyecekleri sen hazırla?' 

◤ѕɴowdrop╰ʸᵘʷᶤᶰ╮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin