Bugün hafta sonuydu. Bilincim daha yerine gelmediğinin farkındaydım ve yatakta hareket etmeden sadece nefes alarak yasamaya devam ediyordum. Düzensiz aldığım nefes ciğerlerimi acıtsa da hareket etmeye üşeniyordum.
Belki de yüz üstü yatmıyor olsaydım daha sağlıklı olabilirdim. Ama çocukluğumdan kalan bir huy olduğundan tergiyemiyordum. Yüz üstü yapmadigim sürece uykuya dalamamak nasıl bir duygu haberin var mı senin?
Saatin kaç olduğundan bir haberdim. Bir kaç defa telefonumun çaldığını duymuştum ama kalkıp bakmamıştım. Beni kim niye arardı ki? Aslında heyecanlanıp beni arayan kişiye bakmalıydım ama istememiştim.
Belki de sabahları maske takmak zor oluyordu.
Bilemiyordum.
Birkaç denemenin ardından gözlerini zorla açtım. Neden bu kadar çok acımıştı ki? Acıyla dolan gözlerimi öfeleyip yattığım yerden doğrulup geriye doğru doğruldum. Bir süre esneyip bedenimi gerdiğimde uyuşan bedenim kendine gelmişti. Üzerime gece geçirdiğim beyaz renkli pijama takımıma göz attım. Yumuşacık ve sıcak tutuyordu.
Gece yatmadan önce ayaklarıma geçirdiğim çoraplarımın teki yoktu. Yatağın içinde olabileceğini tahmin ediyordum. Omuz silkip mutfağa doğru adımladım.
Ev, o kadar çok sessizdi ki mutfağa gidene kadar sağa sola çarpıp ses çıkarttım. Televizyonu kapatmamalıydım.
Onların benden ayrılıp gittiklerinde geceleri uyuyamıyordum. Nasıl uyuyabilirdim ki? Kimsecikler yok! Bir tek ses bile yokken bu evde benden başka kimsenin yaşamadığı o kadar acı geliyordu ki... Bu yüzden bir ay boyunca yatmadan önce televizyonun sesini açıyordum. Çoğu zamansa anne ve babamın odasının ışığını açık bırakıyordum.
Eğer öyle olursa kendimi yanlız hissetmem ve rahat uyurum diye düşünüyordum.
Daha sonra kendimi kaldırmanın bir anlamı olmadığını fark ettim.
Hayallerim yıkılmamıştı belki ama gerçekler maskeleri yerle bir etmişti.
Su ısıtıcısına koyduğum şu tık sesiyle kaynadığını haber ettiğinde irkilerek kendime geldim.
Dolaptan aldığım kupaya diğer dolaptan aldığım kahve kutusundan kahve koyup sıcak suyu koydum. Hazırladığım sert kahveden küçük bir yudum alırken bakışlarım duvarda ki saate kaydı. Öğleden sonraydı.
Bir süre anlamsızca saate baktım. Bu saate kadar hiç uyumazdım. Uyutmazlardı ki. Annem pes ederse bu seferde babam gelirdi.
"Jennie! Akşam oldu akşam."
Annemin sesini zar zor duyan kulaklarım babamın sesiyle netlik kazandı.
"Ne zaman isterse o zaman uyansın. Rahat bıraksana benim kızımı sen!" Babamın homurtusuna karşın gözlerimi zorlukla açtım. Bakışlarım duvardaki saate kaldığında saat daha sabahın sekizi olmasına karşın kaşlarımı çatıp yatağın içine tamamen gömülmemle son buldu.
Daha sonrasında babamın annemi homurdanmalarına son vermek için beni uyandırmaya gelmesiyle her zaman son bulurdu.
"Çirkin yavrum, artık uyanmalısın." Yatakta beni arayan babam yastığımın üstünde ayaklarımı fark ettiğinde yüzünde gelişen ifadeyi hayal edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise ~jenkai
FanfictionBana bakıyorsun, sana gülümsüyorum. |Jongin × Jennie| #kai 70. #fanfiction 50. #jjungkook 1. #chenyeol 1. başlama tarihi: 28.10.2018