Mert'le cafeye girdiğimizde Mert benim oturacağım sandalyeyi çekti benim oturmam için centilmence. Ben de teşekkür edip oturdum benim için çektiği sandalyeye. O da oturdu benim karşıma. Garson gelince biz siparişlerimizi verdik. Siparişlerimizi beklerken Mert bana bakıyordu. Ben de ona bakmaya başladım.
"Eee Mert. Ne söyleyecektin bana?" Benim bu soruma karşılık, Mert tam konuşmaya başlayacaktı ki o sırada garson geldi ve bizim önümüze koydu siparişlerimizi. Mert'te söyleyeceği şeyi söylemeden sustu garsonun gelmesiyle. Biz yemeklerimizi yemeye başladık. Yemeklerimizi yedikten sonra ben meraklı gözlerle Mert'e doğru bakmaya başladım. O da anlamış olacak ki;
"Buradan çıktıktan sonra konuşuruz." Dedi. Ben de kafamı tamam anlamında salladım.
Hesabı da ödedikten sonra çıktık cafeden. Arabaya bindiğimizde ben hâlâ meraklı gözlerle ona doğru bakmaya devam ettim.
"Artık bana ne söyleyeceğini söyleyecek misin? Ben çok merak etmeye başladım." Daha sonra Mert'te bana bakmaya başladı ve sonunda konuşmaya başladı.
"Azra, ben."
Ben hâlâ ona bakıyordum. Mert konuşmasına devam etti.
"Ben sana ilk zaman arkadaş olalım mı diye sorduğumda o gerçekti. Yani gerçekten seninle arkadaş olmak istiyordum. Seninle arkadaş olup seni mutlu etmek. Çünkü sen ona o kadar çok benziyorsun ki, seni ilk gördüğümde o sanmıştım. Azra. Lisede ki Azra. Ama değilmişsin ne yazık ki. Onu mutsuz ettim fakat ona benzeyen biri olarak seni mutlu edebilirdim. En azından bunu yapabilirdim diye düşünmüştüm." Ben gözlerimi kocaman açmış hâlâ meraklı gözlerimle ona bakıyordum. Ve devam etti konuşmasına.
"Ama tam da düşündüğüm gibi olmadı Azra. Yani ben, ben sana sonradan aşık oldum. Nasıl oldu ben de bilmiyorum. Ama senden başka bir şey düşünemez hale geldim. Her yerde sen. Her şeyde sen. Evet Azra, ben seni seviyorum. Sana aşık oldum." Demesiyle kalakalmıştım. Evet onun bana aşık olmasını istiyordum, bana aşk itirafı yapmasını istiyordum ama bu çabuk olmuştu. Ama evet, istediğim olmuştu. Mert bana aşık olmuştu. Bana aşk itirafı yapmıştı. Zamanında benim de ona yaptığım gibi.
Ve işte kırılmadan öğrenemezsiniz; üzülmeden gülemez, yorulmadan dinlenemez, yürümeden ilerleyemezsiniz... Bir bedel ödemeden, emek vermeden hiç bir şey elde edemezsiniz. Ben de öyle yapmıştım. Zamanında Mert'e çok kırılmıştım. Üzülmüştüm. Yorulmuştum. Ama bunlara rağmen yürümüştüm ve ilerleyebilmiştim de. Evet, bir bedel ödemiştim. Ama şimdi de ben o bedelin aynısını ödetmiştim Mert'e. Ve emek vermiştim bu intikam için. Tam 7 yıldır yurtdışında eğitim görmüştüm. Hepsi de bu intikam içindi. Şimdi de o emeğimin karşılığını aldım. Mert bana aşk itirafı yapmıştı. Benim bu düşüncelerimden kurtulmamın sebebi Mert oldu.
"Eee... Bir şey söylemeyecek misin???"
"Şeyy. Ben." Dedim. Gözlerinin içine bakarak. Ve devam ettim.
"E,evet. Ben de,ben de seni seviyorum aslında." Dedim hafif gülümseyerek. Onunda yüzünde birden gülümseme oldu. Çok sevinmişti duygularının karşılıklı olmasına. Ama tabi bu şimdilik böyleydi. Ve yavaşça bana yaklaşmaya başladı yine. Gözleri benim gözlerimden dudaklarıma kaydı. Ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim. Bu sefer onun arabasının içindeydik ve bu ânı engelleyecek hiç bir şey, hiç kimse yoktu. Ve istediği olmuştu. Benim dudaklarıma birden kapandı. Evet şu an beni öpüyordu. Öpüşüyorduk. Kalbim hızlı bir şekilde atmaya başladı. Çok hızlı atıyordu. Ve benden yavaş yavaş uzaklaştı. Sonra bana gülerek baktı ve, "kalbin çok hızlı atıyor." Dedi. Ben de utanarak başımı önüme eğdim. Şimdi biz sevgiliydik. Birlikteydik. O beni seviyordu. Ve benim de onu sevdiğimi sanıyordu. Ama öyle miydi? Ben onu gerçekten de seviyor muydum? Hayır hayır. O benim hayatımı mahvetti. Beni herkesin içinde rezil etti. Benim duygularımla oynadı. Eğer ben onu gerçekten sevsem bile böyle bir şey olmaz. Olamaz. Duygularıma yenik düşmemem gerekiyor. Öyle olmalıydı. Olacaktı da.
Mert Uygar beni seviyordu. Biz o gün hep, birlikteydik. Günü beraber geçirdik. Mert telefonlarımızı kapatmamız gerektiğini söyledi. Kimse bizi arayıpta rahatsız etmesin diye. Ben de, o da kapatmıştık telefonlarımızı. Birlikte lunaparka gittik, sonra sinemaya falan. Sanki bugün bizim günümüz gibiydi. Akşam olduğunda Mert arabayla beni bıraktı benim evim sandığı yere. Ben ona iyi geceler diyip tam arabadan inecektim ki, Mert benim kolumdan tutup kendine çekti ve dudağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Arabadan indiğimde onun gitmesini bekledim önce. Gittiğinde ise, ben koşarak eve doğru gitmeye başladım. Yani kendi evime. Eve girdiğimde Zeynep oradaydı. Annem ve babam da. Zeynep birazcık benim nerede olduğumu tahmin etse de, annem ve babam bana sormayı ihmal etmediler. Hemen babam.
"Neredeydin sen kızım? Çok merak ettik seni."
"Şeyy. Baba. Çok özür dilerim. Telefonumun şarjı bitince ben de haber veremedim. Şirketten bir arkadaşımla birlikteydim." Onlar da üstelememeye çalıştılar artık. Ben de hemen Zeynep'in kolundan tuttum ve,
"Anne, baba. Bizim yarın için çalışmamız gerekiyor. Size iyi geceler." Dedim. Zeynep'le benim odama girdiğimizde Zeynep hemen söze başladı.
"Sen Mert'le beraberdin dimi?"
"Evet. Neler oldu neler."
"E ne duruyorsun. Anlatsana hadi." Dedikten sonra, ben de herşeyi anlattım Zeynep'e. O da hem çok şaşırdı hem de çok sevindi. Artık ben istediğimi aldım diye.
************
Sabah telefonuma gelen mesajla uyanmıştım. Mesaja bakmak için elimi telefonuma uzattım.
Gönderen: Mert
Günaydın prenses.
Benim bu mesaj karşısında ister istemez yüzüm gülsede ciddiyetimi bozmamaya özen gösterdim. Ve ben de cevap yazdım.
Gönderilen: Mert
Sana da günaydın ☺️
Cevabımı da gönderdikten sonra hemen ayaklandım, saate baktığımda daha saat 6'ydı. Sıcak bir duşa attım kendimi. Çıktıktan sonra üzerimi değiştirdim. Saçımı ve makyajımı da yaptıktan sonra çantamı ve telefonumu da alıp aşağı indim kahvaltı yapmak için. Telefonuma tekrar mesaj geldi.
Gönderen: Mert
Seni almaya geleyim mi?
Ben de ona cevap verdim.
Gönderilen: Mert
Hayır gerek yok. Beni şoförüm bırakacak.
O da sonunda, tamam, diye bir cevap vermişti. Ben içimden bir ohhhh çekmiştim. Mutfağa girdiğimde annemle babam da oradaydılar. Bana ikisi birden günaydın kızım dediklerinde aynı zamanda kahvaltı yapıyorlardı. Ben de onlara gülümseyerek günaydın dedim ve ben de oturdum masaya. Kahvaltımı yapmaya başladım.
Bir süre sonra saatimin az kaldığının farkına varınca annemle babamın da yanaklarına iyi günler öpücüğü gönderdikten sonra hemen çıktım evden ve şoförümün benim için açtığı kapıya geçerek arabaya binmiş bulundum. Şoför arabayı sürmeye başladı. Yolda Zeynep'i görünce, ben de şoförden arabayı durdurmasını isteyince araba durdu ve Zeynep'i de aldık arabaya. Devam etti sürmeye sonra da şoför.
Araba şirketin önünde durduğunda biz de indik arabadan. Şirkete doğru ilerlemeye başladık. Ama şirketin içine girdiğimizde az ileri de Mert'i gördüm. Yanında da o vardı. Sude. Onlar beni görmedi. Ben de bu durumu fırsat bildim ve yavaşça yanlarına doğru yürüdüm. Onlar hâlâ daha beni göremediler. Tam yakınlarına gittim ve onları daha net bir şekilde duyabileceğim bir yere saklandım. Onlar konuşuyorlardı. Ve ben ne konuştuklarını çok merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam İle Aşk
Teen FictionBağlanmayacaksın Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten gen...