~8~

891 61 14
                                    

Gözdenin ağzından

Hırkamı ve çantamı sehpaya bırakıp Burak' ın yanına ilerledim. Elimi alnına koydum ve ateşine baktım. "Burak sen yanıyosun!"
"Hadi canım vallaha mı?"
"Dalga geçme be!"
"Öf tamam geçmiyorum. Hırkamı ve tişörtümü çıkartsana."
"N... niye?"
"Hani ateşim varya, onun düşmesi de lazım. O yüzden yani."
"D... doğru da ben yapamam sen kendin çıkart."
"Kendim çıkartabilecek olsam seni evime kadar getirir miyidim acaba."
"Of Burak ya!" Hırkasını sinirle çekip çıkarttıktan  sonra kısa bir an dondum. Ne yapacaktım şimdi. Aşırı utanıyordum ve ilk defa bir erkeğin kıyafetlerini çıkartıyordum. "Ben yapmasam."
"Utanmanın zamanı değil hadi ama." Haklıydı. Birden ne olduğunu anlamadan ellerim tişörtün eteklerine gitti ve yukarı çekti. Burak karşımda yarı çıplak duruyordu. Bir saniye... baklavalar... Burak' ın baklavaları vardı ve inanılmaz çekici geliyordu. Ama ona olan hayranlığım yine öfkeme yenik düşüp hemencik bitmişti. "Of bu ev bu kadar soğuk muydu ya." Tirtir titremeye başlamıştı. "Sen burda bekle üstüne hiçbirşey örtme, hatta balkona çık... ya da çıkma ben sana cam açarım."
"Önce bir sakin ol. Çıkmıyorum bir yere tamam." Utanmıştım hemde sebepsizce değil resmen onu kıskanmıştım. Cevap vermeden mutfağı aramaya başladım. Apartman dairesi olmasına rağmen biraz büyük bir evdi.

Sonunda mutfağı bulabildiğimde buzdolabında birşeyler aradım. En diplerde bir hazır çorba bulup onu hazırladım. En yakın zamanda markete gitmem lazımdı.

Çorbayı tabağa koyup içeriye gittim. Burak' ın titremesi sakinleşmiş öylece halının motiflerine bakıyordu. "Çorba hazır."
"Sonunda." Tip tip bakıp yanına oturdum. Yavaş yavaş çorbayı içirmeye başladım. Gözüm istemsizce vücudunda geziniyordu ve Burak bunu fark edip piçimsi bir gülümseme atıyordu. "Ne o çok mu hoşuna gitti?"
"N...ne?"
"Kaslarım diyorum, bakmadan duramıyosun da çok mu hoşuna gitti?"
"Yok canım sana öyle gelmiştir."
"Eminim öyledir."
"Sus bakayım sen. Hastasın ama maşallah ağzın hiç durmadı biraz susta motorun soğusun ya."
"Öf iyi tamam." Nihayet susabilmişti. Sesi bana huzur verici gelse de hiç susmadığı zaman çileden çıkartabiliyordu.

*

Gece olana kadar beni çok zorlamıştı ama zorla uykuya daldırdığımda kafamı dinlemek için zamanım olmuştu. Gün boyunca kalbimle birçok kavga etmiştim dilimle onu sevmediğimi haykırırken, kalbim en ufak temasımızda coşuyordu. Onu anlamak gerçekten çok güçtü.

Gece iki civarlarında Burak' ın sayıklamalarıyla uyandım. Yanına ilerleyip elimi alnına koydum. Daha önce birinin ateşine bakarken hissetmediğim kadar sıcaklık hissediyordum. "Burak sen yanıyorsun." Ona ılık duş aldırmam lazımdı. Şuan ne ayıbı ne de açıklığı düşünecek halim vardı. "Çok üşüyorum Gözde." Titremeye başlamıştı ama gözlerini açmıyordu. "Tamam gel duş alalım hadi gel bana yardım et ki seni taşıyabileyim." Eşofmanını hemen çıkartmam lazımdı. Düşünmeme fırsat vermeden -çünkü düşünürsem ayıp olduğunu fark edip durabilirdim- hemen tutup kendime doğru çektim. "Hadi şimdi kalkman lazım" zorda olsa kalkabilmişti. Bu da birşeydi sonuçta.

Onu banyoya, duş kabinin içine oturtup hemen odasına koştum. Üzerimdekileri çıkartıp bir şort ve tişört giydim. Bana kocaman olmuşlardı. Aynada kendime kısa bir gülüş attıktan sonra aklıma Burak geldi ve koşarak banyoya gittim.

Bende kabine girdim ve kabin kapaklarını kapattım. Şansıma bu kabin genişti ve yapışık durmak zorunda değildik. Suyu soğuğa yakın bir derecede ayarlayıp yavaşça Burak' ın  üzerinde gezdirmeye başladım. İrkilmesiyle birlikte bileğimi tutması bir oldu. "Y...yapma çok soğuk."
"Ama ateşinin düşmesi lazım."
"Ama soğuk."
"Burak küçük çocuklar gibi davranmayı keser misin lütfen."
"O...of tamam." Titremeye devam ediyordu. Her iki dakikada bir ateşini kontrol ediyordum. Yavaş yavaş düşüyor gibiydi. Duş başlığını yerine asıp suyu çok az sıcaklattım ve elime şampuan aldım. "Ne yapıyorsun?"
"Hazır ıslanmışsın şampuan falan yapayım bari dedim istemezsen yapmam sorun yok."
"Yok ya yap gitsin alıştım zaten suya."
"Tamam." Şampuanı bir güzel saçlarına yedirdikten sonra duruşamaya başladım. "Ah gözüm!"
"Ay! Gözüne mi kaçtı? Pardon ya çok özür dilerim."
"Ah! Yanıyor!" Elini bir aşağıya bir yukarıya hızlıca sallıyordu. Yer fazlasıyla kayganlaşmıştı ve bende kendimi kontrol etmekte zorluk çekiyordum. "Dur su tutayım yıka sen."
"Tamam. Hadi çabuk ah!" Suyu gözüne doğru tuttum ve o da ovalamaya başladı. "Geçmiyor bu ah!"
"Dur ya birde ben bakayım."

Bakmaz olaydım. Ona doğru adım atmıştım ki kaymam bir oldu Burak' ın kucağına düşmüştüm. Islanmaktan üstüme yapışan tişörtüm sanki yokmuş gibi direkt onun teniyle temas ediyordu. Kalbimde atlar dört nala koşarken, yüzlerimizin birbirine çok yakın olduğunu fark ettim. Acilen bu durumu bozmam lazımdı. "Ee.. şey gözüne bakayım ben."
"Gerek yok geçti."
"Nasıl ya? Hemencik nasıl geçti?"
"Sana bakan gözlerin acıması imkansız." Verecek cevabım yoktu. Ne yalan söyleyeyim çok etkilenmiştim. Etkilenmiştim etkilenmesine ama bu lafından sonra mümkünmüş gibi yüzüme daha çok yaklaştığını farkettim. Bu sefer dilim tutulmuştu. Ne öne sürecek bahanem ne de konuşacak aklım kalmıştı. Şuan sadece kalbim çalışıyordu. Öp gitsin diyen kalbime itirazlarım geçersiz kalıyordu. Burak şuan o kadar sağlıklı görünüyordu ki sabahki halinden eser yoktu. Aklım birden yerine gelmişti. Hani hastaydı bu? "Çıksak mı artık?"
"Bu bir çıkma teklifimi? Kabul tamam."
"Hayır Burak duştan çıkalım mı artık diyorum."
"Yok ya iyi böyle."
"Hem hani hastaydın sen? Şimdi turp gibisin maşallah."
"İlacım kucağımda çünkü ondan olabilir mi?"
"Etkilenmiyorum Burak." Yalandı. Kocaman bir yalan. O kadar çok etkileniyordum ki ona fırsat vermeden ben yapışacaktım dudaklarına. "Kalkmama izin ver ve saçını durula sonra giyin ve salona gel." Cevap vermesine fırsat vermeden hızlıca odaya gidip çıkardığım kıyafetlerimi giydim. İç çamaşırlarım fazlasıyla ıslanmıştı ama değiştiremez veya çıkartamazdım.

Salona geçtiğimde Burak duştan belinde havluyla çıkmış, giyinmeden yanıma gelmişti. "Ya giyinsene sen!"
"İyi böyle."
"Burak giyin bak giderim yoksa."
"Of tamam ya. Tehditçi." Zafer gülüşümü attıktan sonra kendime hakim olamayıp mükemmel sırtını izledim. Aşık oluyordum ben, evet evet kesinlikle aşık oluyordum. Hemde daha sabah ölümüne nefret ettiğim birine.

8. Bölüm sonu

O Benim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin