Ertesi gün koridordan gelen sesler yüzünden güne oldukça erken başlamıştım. Kalın perdenin arasından sızan güneş ışığı, sandalyede asılı duran üniformamın üzerine vuruyordu. Hemen karşıda duran, Meyra'nın astığı aynada kendimi görüyordum. Yüzümü yıkamadan yattığım için her yerime bulaşan siyahlıkları ve dağılan saçlarımı hiçe sayıp ayaklarımı yataktan sarkıtmıştım.
Meyra hâlâ uyuyordu. Biri eğer onu uykusunda boğmayacaksa kısa bir banyo molası verebileceğime inanmıştım. Pijama almayı akıl edememiş olmak, oldukça uzun boylu bir kızın eskileriyle idare etmeye çalışmanın en kötü tarafıydı. Bacak boyu kadar olduğum için uzun gelse de, vücudum sayesinde içini doldurmuştum.
Çok geçmeden sesler kesilmişti. Saat sabah altı olduğu için yurda gelen bir grup öğrenci odasına yerleşmiş olmalıydı. Dolabından aldığımı aldırmayacağını düşündüğüm havluyu omzuma asıp koridora çıkmıştım. Koridor sonunda olduğunu gördüğüm banyoya doğru ilerlerken beni takip eden birinin olduğunu sezmek, benim gibi usta bir koruma için çocuk oyuncağıydı. Durmuştum.
Ensemde nefesini hissettiğim anda başımı geriye doğru hızla vurdum. Çarpmıştım ama her kimse inlemeyecek kadar canı fazlaydı.
Kafamın arkası acımıştı buna rağmen of, dememişti. Kafamı tutarak arkaya döndüğümde burnuna elini bastırıp yere eğilmişti. Elim ayağıma dolaşmıştı. İlk defa bana zarar vermeyen bir öğretmene fiziksel zarar vermiştim. Suçlu olduğum zaman hep yaptığım gibi dondum kaldım ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Adamın resmen suratı dağılmıştı.
Burnundan akan kan, yüzüne yayılmıştı. Elimdeki havluyu burnuna bastırdım, yanına eğildim ve kolunu tuttum "Hocam, ne kadar inandırıcı olur bilmiyorum ama siz olduğunuzu bilmiyordum." elini kaldırdı, akmaya devam eden kana ayrı, bana ayrı sinir olduğu gözlerinden okunuyordu "Ben ya da bir başkası insan önce döner bir bakar. Geriye doğru kafa atanı ilk defa gördüm." "Normal bir insan neden arkamdan sessizce yaklaşsın ki?" yüzünde en küçük bir acı ifadesi yoktu.
"Dün gelir gelmez fazla gerildin. Kendini yalnız hissetme diye şaka yapmak istedim." şaka yapmıştı ama kendi çapında "Kusura bakmayın ama sizin şaka anlayışınız bu mu?" mizah seviyesi yerlerdeydi. Kan durunca havluyu çekti yüzünden. Burnu ve yüzü kıpkırmızı olmuştu "Kusura bakma benim de ilk defa denediğim bir şeydi." ilk denemesi olduğu belli oluyordu.
"Yerinde olsam yatağıma geri dönerim. Kimse ilk derslere girmeyecek. Öğlen yemeğinde sonra toplanacak herkes."
Henüz yüzüme su sürmediğim için tekrar uykuya dalmakta bir sorun yaşamayacaktım. İtiraf etmesi güç olabilirdi ama onu sevmiştim. Kibir yoktu, meydan okumayı biliyordu. Söylemek istediği şeyden çekinmese de asla kalp kırmıyordu.
Yatağıma geri dönmüştüm. Uyku beni bu denli severken, uykumdan ödün vereceğim günlerin geleceğini biliyordum. Bir insana hem düşman olup hem de kendimi siper etmek nasıl bir şey bilmiyordum. Duygularım birbirine girmiş durumdaydı. Onu seviyordum ama eskiden. Çocukken herkes birbirini severdi. Peki ya şimdi?
Herkesin gerçek yüzünü görebilen bir insan olmuşken, onun iyi biri olduğuna inanmam mı gerekirdi? Küçükken merhametsiz olan biri büyüyünce nasıl bu kadar iyi olabilirdi?
"Kaç Milena, beni değil seni istiyorlar." zihnimde derinden yankı uyandıran o ses... Çok uzakta bir görüntü. Net olmasa da her şey gözümün önünde süzülüyordu. Meyra'yı tutan adam kollarını sıkıp kendine doğru çekiyordu, Meyra kurtulmak için çırpınırken.Korktuğum başıma gelmişti. Ondan bu denli nefret ederken onu korumak için tek adım atmıyordum. Bu insanlığıma aykırıydı. Genelde sokakta, kanlı bıçaklı olduğum insanları bile korurdum. Peki ya şimdi? Onlardan daha mı aşağı görüyordum bu kızı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKIN KORUMA (Yeniden Düzenleniyor)
RomanceTehlikeli bir iş adamının kızına koruma olarak girdiğim lise, bana bazı insani duyguları tekrar hatırlatmıştı. Yeniden öğrenci olmak, kendimi eski dostumun önüne atmak ve en önemlisi aşık olduğum için yaşamla savaşmayı öğrenmiştim. Ben Milena! Tıpkı...