Jöle kıvamına gelmiş beynimi, kopmak üzere olduğu için cızırdayan kulaklığımdan kurtarmıştım. Cama vuran yağmur damlasını parmağımla takip ettim "Bir bebek ne zaman doğarsa o mevsimi seven bir insan olur, en çok hangi mevsimi severse de o mevsim de ölür." ben bunun tam tersi durumdaydım. Ölümle ahpap olacak kadar yakın olsam da canım, çıkmamak için bir amaca delice bağlıydı.
Ne kadar ihtişamlı olsa da burası da bir hapishaneydi, haftada sadece bir kere dışarı çıkmayı hesaba katarsak da çok beklediğim ölüm gerçekten yakındı.
Okula adımımı attığım ilk an kaderin bana ördüğü şeylerin bir ucuna sıkı sıkıya yapıştığımı anlıyordum. Bu histen çok daha fazlaydı. İçi de dışı da tarihi eser gibi duran binanın önünde hayal ettim kendimi. Hep hayalini kurduğum bir jimnastik gösterisi sonrası, boynumdaki altın madalyayı kaldırdığım bir anı olarak. Fakat atıldığım okulun spor solunu dahi yoktu.
Burası ise farklıydı. Büyük bir binanın etrafında iki bina daha vardı, bahçesi oldukça gösterişli ve etrafı koruma duvarlarıyla çevriliydi. Yavaş adımlarla etrafımıza bakarak yürüyorduk okul yarın açılacağı için bugün hiç kimse yoktu.
Geldiğimiz yer bu kadar uzak olmasa asla bir gün erkenden bu acıya katlanmazdım. Kadro tablosu dikkatimi çekince müdürün bir kadın olduğunu görmüştüm. Müdirenin odasına doğru giderken bu yılın hiç bitmeyecek gibi hissetmenin krampları mideme giriyordu. İleride kapının önünde bekleyen, arkası dönük bir adam görüşüme girmişti.
Yanına gidiyordum ki Meyra kolumdan tutup durdurmuştu "Nereye Milena?" "Birilerine sormadan bu koskoca binada bir odayı bulmayı düşünmüyorsun herhalde!" çıkışım yerinde olsa da saçmaydı. O, zaten bu okulun öğrencisi olduğu için yolu biliyordu. Gülse onu pataklar mıyım diye düşündüğü için gülüşünü bastırmıştı.
Meyra heyecanlı değildi çünkü herkesi biliyordu, Kemal Bey kayıt için gelse onu önden gönderip kaçabilirdim. Gelmemiş olması bizzat benim gideceğimi gösteriyordu. Kapıyı tıklayıp aniden beni içeri çekmişti.
Tek bir kişi beklerken bütün ekibi bir arada görmek şaşırtmıştı doğrusu. Ben masada oturmuş evraklarla uğraşan bir yaşlı kadın beklerken, kırk yaşlarında oldukça alımlı bir kadın çıkmıştı karşıma ayrıca bu masanın etrafında toplanan kişiler de kesinlikle öğretmendi "Disiplin kurulu fazla sağlam görünüyor. Ben pes ettim." arkamı dönüp gitmek isterken hazır olda duran Meyra'ya gülmeden duramamıştım.
Gören de karşısında kim var sanırdım. Gündelik yaşamımda haşır neşir olduğum bir meslek seçmeleri onların hatasıydı.
Kafamı yukarı diktim "N'olur çenemi tutmama yardım et, ilk günden olmaz, lütfen, lütfen, lütfen." sakin kalmak için sayıklıyorum. Kafamı indirmek zorunda olduğum için deve kuşu olmayı bu dünyadaki her şeyden çok istemiştim o an. Gözlerimi açtığımda Meyra salak bir gülümsemeyle etrafa bakıyordu. Bütün gözler bizim üzerimizdeydi. Masadan kalkan kadın yanımıza yaklaştı "İlk günden ne olmaz öğrenebilir miyim?"
"Adınız ne?" sorusuna sorgulamayla karşılık vermemi beklemiyordu. Şaşırmasından bunu anlamıştım "Ne?" diye sordu içinden gelen sesiyle. Gözlerinden ayırmıyordum gözlerini "Size hitap etmek zorundayım. Adınız nedir?" bir insanın bir insana sorması en doğal soruyu sormuştum ama öğretmen olduğu için sanki onun gözlerine bile bakmam yasak gibi davranıyordu.
"Zeliş hocam, bu arkadaşım Milena. Okulu ve şehri değişti onun için biraz gergin." Meyra ortamı yumuşatmak adına bir şeyler geveliyordu. Fakat bu kadın bana dik dik baktığı sürece asla geri çekilmeyecektim. "Hangi okuldan geldin ve neden geldin?" sesindeki hırsı hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKIN KORUMA (Yeniden Düzenleniyor)
RomanceTehlikeli bir iş adamının kızına koruma olarak girdiğim lise, bana bazı insani duyguları tekrar hatırlatmıştı. Yeniden öğrenci olmak, kendimi eski dostumun önüne atmak ve en önemlisi aşık olduğum için yaşamla savaşmayı öğrenmiştim. Ben Milena! Tıpkı...