ÜA/15

735 38 7
                                    

Ve yeni sezon :))) Arada bi yorum yapsanız fena olmaz iyi okumalar ^^

Aradan geçen zaman boyunca hayatımda her şey aynıydı. Bacaklarım iyileşti, artık yürüyebiliyorum. Cankan'ın son sözleri psikolojimi alt üst etti. Aslında o kadar umursamamam gerekiyor ama ya gerçeklik payı varsa?

Alperen'e de anlattım Cankan'ın söylediklerini. Bi anda yüz ifadesi değişti. Cankan'ın haklı olma ihtimalini canlandırdım kafamda. O sıra Alperen bağıra çağıra "Her zamanki saçmalıkları işte. Bunlara inanacak kadar salak değilsin dimi?" dedi. Sen nesin de bana salak diyosun ya?

Cankan'ı ve Bay Psikopat'ı her görüşümde bana acınası bakışlar atıyorlardı. Sonunda hepinizi bıçaklıcam o olcak valla.

Üvey annem ve üvey babam da aynıydı. İyi davranıyorlar ama arada bi pot kırıyor gibi bi halleri vardı. Kesin şu lanet kağıdı imzalatmaya çalışıyorlar. Akıllarınca ben o kağıdı imzalayacağım ve bu ev de dahil bir yığın miras onlara kalacak. Yok canım başka?

***

Okul her zamanki gibi çok sıkıcıydı. Fizik dersine ayrıca lanet olsun dileklerim var tabi. Alperen'le takıldık gün boyu. Sınıfa yeni bi kız geldi. Malın teki. Ve gelir gelmez Alperen'le konuşma çabalarına girdi. Alperen yüz vermeyince de benle konuşmaya başladı salak :D

"Selam"

"Selam"

"Ben Sude"

"Hımm iyi görüşürüz bb"

Kaldı ortada mal gibi ya. Çok eğlencez bu kızla.

Sude sınıftaki herkesle konuşma çabasına girip bir sonuç alamayınca Cankan'la ve Bay Psikopat'la konuşmak için yanlarına gitti. Ne konuştukları duyulmuyordu ama çok iyi anlaşıyor gibi görünüyorlardı. Tabi ki işin aslı öyle değil. Besbelli kullanıyordı kızı. Tabi safım anlamıyor ki. Neyse gebersin.

Bunlar öğle arasına kadar sohbeti baya ilerlettiler. Ben de uzaktan izliyorum falan ama nasıl eğlenceli. 'Sude git su al! Sude şuna şunu götür! Sude şu ayakkabıları bağlayıversene!' cidden yarılıyorum ya. Yazık o da sırf ortam kurcam diye ne derlerse yapıyo. Bir ara kızı bunların arasından alsam mı diye düşündüm ama tabi ki böyle bir şey yapmam. Eğleniyoruz şurda.

Bunlar böyle takılırken yine gülmekten gözlerimin yaşardığı bi anda Cankan benden tarafa baktı. Yanlış anlaşılmasın öyle anırarak falan gülmedim baya kibardım yani. Sonra Cankan bana doğru gelmeye başladı. Tipik 'Ne diycen yine?' bakışı atarak bekledim öyle.

"Söylediklerimi düşündün mü?"

"Hangi söylediklerini?"

"Yanlış kişileri dost biliyorsun"

"Ha o mesele"

"Evet tam olarak o mesele."

"Sana niye inanayım"

"İnanıp inanmamak sana kalmış. Ben gerçekleri söylüyorum"

"Söylediğin tek cümleyle aklımı allak bullak edemezsin"

"O zaman çıkışta bi kafeye gidelim. Doğru düzgün anlatırım her şeyi"

"Olabilir"

"Hatta sana bir kanıt getiricem"

"Nasıl bir kanıt?"

"Orda görürsün. Görüşürüz"

"Görüşürüz"

İşte kafamdaki soru işaretlerini atmak için bir fırsat.

Çıkışta Cankan'la kafeye gideceğimizi tabi ki Alperen'e söylemedim. Servislere birlikte gidiyorduk normalde. 'Ben hemen bi lavaboya çıkıcam sen git bekleme beni' deyip gönderdim onu. Zaten bugünlerde aramız bi limoni. Kendi kaşınıyo abi orda Cankan'ın söylediklerini öğrenince en azından cevap vermeye bile tenezzül etmese bu kadar şüphelenmezdim. Ama ne yalan söyleyeyim Cankan'ın haklı olduğunu da düşünmüyor değilim. Neyse işte gittik kafeye. Cankan 2 kahve söyledi falan.

"Fazla zamanım yok ne anlatacaksan çabuk anlat"

"Anlatmak kolay ama sen bu şoku kolay kolay atlatabilir misin bilemem"

"Sen anlat sadece"

"Tamam. Bak ş-"

"Efendim kahveleriniz, afiyet olsun"

Garson gidince konuşmaya devam etti.

"Hani demiştim ya hiçb-"

Sözünü yine tamamlayamadan telefonu çaldı. Telefonda ne duyduğunu bilmiyorum ama birden beti benzi attı.

"Ne?!"

ÜVEY AİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin