1

337 20 8
                                    

Soyunma odasında saklanıyordu. Uzunca bir süre dışarıdaki seslerin kesilmesini bekledi. Beklediği an geldiğindeyse, yavaşça çıktı saklandığı köşeden. Gizlenerek, küçük adımlarla ilerledi kapalı yüzme havuzuna. Parmaklarının ucunda yürüyordu ses çıkarmamak için. Bir kişiye bile yakalansa bütün planı mahvolabilirdi ve bunu istemiyordu. Havuzun diğer kısmında "herkes gitti mi?" diye seslenen hocayı fark etti. Hızlı bir şekilde en yakın paravanın arkasına geçip oraya sindi. Yıllardır ona dalış eğitimi veriyordu bu hoca. Sanki bir ses duymuştu hoca. Etrafa bakındıktan sonra "Lisa?" diye seslendi havuzun diğer kısmına. Lisa nefesini tutarak gözünü kapadı. Hocasının buraya gelmemesini umdu. Bir süre etrafı kontrol eden hoca, kimsenin olmadığına kanaat getirince, havuzun büyük kapısını kitleyip çıktı. Rahat bir nefes aldıktan sonra Lisa sindiği yerden çıktı.
Tedirgin adımlarla havuza doğru yürüdü. Çocukluğundan itibaren bildiği bu büyük havuzun yüksek duvarlarına baktı. Üzerindeki bornozu çıkarınca, vücudunu sımsıkı saran mavi-siyah dalış elbisesiyle kaldı. Uzun turuncumsu saçlarını toplayıp, kahverengi gözleriyle kronometresini kontrol etti. İlk defa hocasından izinsiz yapacaktı. Havuzun suya inen merdivenine oturdu ve vücudunu suya bıraktı. Kalp atışları çok hızlıydı. Eğer bu kalp atışıyla dalarsa boğulurdu.
"Sakin olmalıyım... sakin olmalıyım." diye tekrarladı içinden. Jennie'yi düşündü. Ne zaman kalp atışları hızlansa onu düşünür sakinleşirdi. Artık başlayabilirdi. Derin bir nefes alıp gözlerini kapadı. Kafasını suya sokup hızlıca yüzmeye başladı. Hocası orada olsaydı buna müsaade etmezdi. Zaten bu yüzden gizli yapıyordu. Çok hırslı bir dalgıçtı Lisa. Dünya şampiyonasına hazırlanıyordu Lisa. Çok fazla antreman yapıyordu ve hocasıyla yaptığı antremanlar ona yetmiyordu, daha iyisi olsun istiyordu. Hocası yeteri kadar çalıştığını, daha fazlasının kendisine zarar vereceğini defalarca arz etti fakat kendisi buna inanmak istemiyordu. Suyun altına gireli iki buçuk dakika olmuştu. Gözü kronometresine gitti. Suyun onu yüzeye çıkarmasına mâni olmak için bir eliyle merdivenin son basamağına sıkıca tutundu. Kendini çok zorlayacak, su altında kalabileceği kadar kalacaktı. Dalmak büyük bir tutkuydu Lisa için. Kendini ancak suda mutlu hissediyordu, bir de Jennie'nin yanında. Jennie onun için imkansız olduğundan kendisini suya adamıştı Lisa.
Küçük yaşta spora başlamış, büyük başarılar elde etmişti. Annesi Amerikan, Babası Tayland'lı. Babası küçük yaşta vefat edince annesiyle Kore'ye taşınmışlardı. Annesi ve babasının en sevdiği spor dalıydı yüzme. Bu yüzden kızlarını neredeyse doğar doğmaz denize attılar yüzmesi için. Küçüklükten beri eğitim görüyordu. Şimdi ise tek istediği, babasını gururlandırmaktı Lisa'nın. Kronometresine baktığında suya gireli dört buçuk dakika olmuştu. Kendisini çok zorluyordu. Ciğerleri sıkışıyordu, çekiliyordu adeta. "Biraz daha... biraz daha." diyordu içinden. Gözleri kararmaya başladı. Çok zorlamıştı kendini. Dayanabileceği son noktanın eşiğindeydi. Hayaller görmeye başladı. Beyazlar içinde olan Jennie ona yaklaşıyordu. Elini uzatmış onun elini tutmasını bekliyordu. Onu ilk defa bu kadar yakından görmüştü belki de. Bedeni yavaş yavaş suyun üzerine çıkmaya başlamıştı. Gözleri çoktan kapanmış, kendini hayale kaptırmıştı.
Jennie "Tut elimi, elimi tut." diyordu durmadan. Birden Jennie'nin yanında babası belirdi. Kaşları çatık bir şekilde Lisa'ya bağırmaya başladı. "Çık o sudan Lisa!"
Lisa çırpınıyordu. Jennie de babasıyla birlikte bağırmaya başlamıştı. Vücudunda hissettiği ellerle havuzun mermerine çekildi Lisa. Bir kadın sesi duymuştu. Evet, Jennie'nindi bu.
"Lisa!"
Kalbine masaj yapıyordu Lisa'nın, Jennie. Burnunu sıkıp iyi bir nefes aldıktan sonra Lisa'nın dudaklarına doğru üfledi.
"Kendine gel Lisa."
Lisa hayaller görmeye devam ediyordu. Bulutların arasından bir el uzanmıştı. O el ambulansta da yanındaydı. "Yaşayacaksın, yaşayacaksın denizkızım."

Gözünü açtığında bir hastane odasındaydı Lisa. Burnuna gelen buram buram ilaç kokusuyla yüzünü ekşitti. Yanı başında duran Jennie'ye kaydı gözü. Jennie uyandığını fark etmemişti Lisa'nın. Gözlerini yavaş yavaş açıp işaret parmağında hissettiği sertliğe baktı. Neydi bu?
İşaret parmağına takılı olan mandal şeklindeki bir alet doğrudan yanı başında duran ekrana bağlıydı. Ekrandaki grafik nabız atışını gösteriyordu Lisa'nın. Jennie'ye dönüp, "özür dilerim." dedi kısık bir sesle. Jennie hemen yerinden fırlardı ve elini tuttu Lisa'nın.
"Benim güzel denizkızım. Neden zorladın kendini bu kadar?"
Jennie ona hep denizkızım derdi. Lisa, mahcubiyetini saklamak için vücudunu sarmalayan beyaz çarşafa kafasını gömdü.
"Bir daha yapma olur mu?"
"Yapmam."
"Ya ben gelmeseydim denizkızım? Şükür ki gelmişim. Hoca bana "gidip son kez bak biri var mı yok mu" diye uyarmasaydı burada olmayacaktın. Jennie Lisa'nın en güvendiği insandı. Onu hayal kırıklığına uğrattığı için üzgündü. Yaptığının hiçbir affedilir yanı yoktu.
"Şükür son anda çıkarıp aldım seni." diyen Jennie'ye baktı. Yüzündeki korku onu bir yandan mutlu etmişti ama daha çok üzmüştü.
Tam o sırada genç bir çocuk Lisa'nın yattığı özel hastanenin kapısından içeri girdi. Danışmaya yaklaşıp, "Lisa Manoban hangi odada yatıyor acaba?" diye sordu. Danışman deftere bakıp oda numarasını söyledi. Kaygı ve endişeyle girdi odaya. Göz göze gelince Lisa ile rahatladı bir anda.
"Şükür sana bir şey olmamış."
Hızlıca yanına yaklaşıp bir sarılma bahşetti sevgilisine. Elindeki çiçekleri ona uzatıp gülümsedi.
"Bunlar çok güzel Tae."
"Haber alır almaz koşa koşa geldim yanına. Kendini zorlamak yok demedim mi?"
Jennie gözlerini devirerek Lisa'ya döndü. Rahatsız olduğunu belirteceği şekilde gülümseyip odadan ayrıldı. Tae'yi sevemiyordu bir türlü. Tae ona karşı hep saygılı olmuştur ama Jennie ona olan saygısını Lisa'ya bağlıyordu. Lisa olmasa benimle yakın olmaya çalışmaz diye düşünüyordu. Sevemiyordu bu çocuğu. Aslında Lisa'yı reddettiği için pişmandı ama güzel ilerleyen ilişkisini bırakamadı Jennie. Mutluydu sevgilisiyle. Lisa'ya karşı boş muydu duyguları? Bugün ona bir şey olacak diye çok korkmuştu. Hâlâ anlayamamıştı onu sevdiğini. Tae ile bir türlü yıldızının barışmasının sebebi de buydu. Uzun boylu ve yakışıklıydı. Spor ile tek ilgisi Lisa'ydı. Sporla ilgisi olmamasına rağmen, vücudu çok biçimliydi. Zengin züppe diyordu içinden Jennie. Lisa ona karşı biraz mesafeliydi artık. Jennie bu duruma fazlasıyla üzülüyor, belli etmiyordu. Lisa yattığı yataktan kalkıp masaya doğru ilerledi. Elindeki çiçekleri diğerlerinin yanına koyup elleriyle masadan destek aldı. Arkasından Tae gelip sıkıca beline sarıldı.
"Sevgilimi özledim."
Lisa tebessüm edip yüzünü ve vücudunu Tae'ye çevirdi.
"Endişelendirdiğim için özür dilerim."
"Önemi yok."
Ellerini beline atıp sıkıca sarıldı Tae. Bırakmak istermemişçesine sarıldı sevgilisine. Gözlerini gözlerine sabitleyip gülümsedi Lisa. Bebek burnu gibi duran küçücük burnuna öpücük kondurdu sevgilisinin. Kalbi aşkla çarpıyordu Tae'nin. Dudaklarını öpmek için yaklaştığında kapı bir anda açıldı. Lisa ellerini Tae'nin boynundan çekip hemen üstünü düzeltti. Kapının orada duran kişi haricinde her yere bakıyordu. Jennie'ye böyle yakalanmak istemezdi. Jennie karşılaştığı manzarayı görmezden geldi. Sinirlendi, kıskandı. Ne kadar belli etmese de öyleydi.
"Evrakların hazırmış. Taburcu olabilirsin." dedi soğuk bir ses tonuyla. Lisa anlamıştı sinirlendiğini. Utancından yanakları kızarmıştı. Taburcu işlemleri çok uzun sürmemişti.

Each other's homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin