5

161 14 4
                                    

Şarkı bize özel, @rhumpanda
Tanışma;
Onu ilk gördüğünde bebekti daha. Annesinin iş arkadaşının kızıydı. CL teyzenin kızı, GD'nin vazgeçemediği prensesi. Onu gördüğünde Lisa 2 yaşındaydı ama dün gibi hatırlıyordu onu görüşünü. O bebeğin, ilerideki yaşamında nasıl bir rol oynayacağını kestirebilmesi mümkün değildi. Lisa'nın babası varlıklı bir adamdı. GD'nin işleri kötü gittiğinde Lisa'nın babası yardım etmişti ona. Burnu havada bir adam değildi. Kazandığı paranın yarısını hayır işlerine yatırırdı. Yardım ettiği insanlara daha çok güvenirdi. GD onun en yakın arkadaşıydı hatta. Lisa ve Jennie beraber büyüdüler. Aralarında iki yaş olmasına rağmen Lisa hiçbir zaman ben büyüğüm, istediğimi yaparım havalarına girmedi. Onu her zaman gözünden sakındı. Parkta düşse, yarasını öperdi geçsin diye. Jennie 7, Lisa 9 yaşındaydı. Lisa babasını tam tamına 9 yaşında kaybetti. Babası ona Kore'deki en güzel evi bırakmıştı. Şirketler, arsalar, evler, arabalar. Jennie'yi de bundan mahrum bırakmadı tabii. Ona da eşit verilmişti mallar. Kendi kızından ayırt etmezdi Jennie'yi. Lisa ve Jennie, Lisa'nın babası öldükten sonra daha da yakınlaştılar. Lisa aşkın ne demek olduğunu öğrenmeye başlamıştı. Aşk; ona bir şey olacak diye gözünden sakınmak demekmiş. Lisa, Jennie'ye zarar gelecek diye gözünün önünden ayırmıyordu. Defalarca kavga etmiştir onun için. Lisa Jennie'ye duygularını açtığında ise hiç beklenmedik bir tavır aldı Jennie. Ondan uzaklaştı ve yollarını ayırmaları gerektiğini söyledi. Lisa kendini çok fazla dağıtmıştı. Annesi ile arası babası öldükten sonra bayağı açılmıştı. Tek dayanak noktası Jennie idi. Doğup büyüdüğü bu yerler, babasının ölümünden sonra boğucu geliyordu ona. Lisa git gide büyüyordu. Jennie başka bir şehire taşınmıştı kendi isteğiyle. Lisa en son onu 16 yaşındayken görmüştü ve o şimdi 21 yaşındaydı. Hem okuyor, hem de şirket ile uğraşıyordu. İlk başlarda şirketi batıracak diye korkmuştu Lisa. Babasının ölümünden sonra elemanlar "bizi 16 yaşındaki kız mı yönetecek?" diye konuşuyorlardı. Etrafta telaşlı adımlarla kaçışan insanlar vardı. Jennie'nin gidişinden sonra her şeyin sarpa sardığını hissetti Lisa. O olsaydı yardımcı olurdu ona. Şirketi başka bir şehire taşıyıp orada çalışmaya başladı. Annesini görmeye geldiğinde annesi onu bırakmamak için elinden geleni yapmıştı.
"Gitmeye kararlı mısın Liz?"
"Evet anne, defalarca konuştuk bu konuyu."
"Üstüne gelmek istemiyorum ama kal. Yalnızım burada."
"Gel seni de götüreyim anneciğim."
"Biliyorsun burada akrabalar var, en önemlisi anılarımız var."
Annesinden böyle bir şeyi istemesi bencilceydi. Jennie ile olan anılarını hatırlamamak için annesini babasıyla olan anılarından mahrum bırakacaktı.
"O zaman daha sık gelmeye çalışırım anne. Haklısın, kal."
Elindeki kahve bardağını elleri arasına alıp cam kenarına geçti. Yağmur ne kadar şiddetli olsa da yavaş yavaş vuruyordu cama. Hoşuna gidiyordu bu ses Lisa'nın. Gözlerini kapatıp kendini sese odakladı. Korna sesiyle odağı bozulmuştu. Kafasını hafiften aşağı eğip neler olduğuna baktı. Bir kızın taksiden inmiş olduğunu gördü. Annesi cama yaklaşıp gülümsedi.
"Bak senin en sevdiğin kişi gelmiş!"
Yarasına dokunmuştu bu sözler. Her gün biriyle gününü gün eden biri olmuştu Lisa. Onu tekrar görürse her şey altüst olacaktı, biliyordu bunu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Titreyen ellerinin arasındaki kahve bardağını masaya bırakıp eski odasına çıktı. Kapıyı açtığında etrafta Jennie ile yaptığı resimler ve panoda Jennie ile olan fotoğrafları vardı. Gülümseyerek baktı etrafa. Kapıyı yavaşça üstüne örtüp içeri girdi. Masasının üzerindeki kağıtları alıp tek tek okudu. Kısa kısa notlar yazıyordu.
"Seni seviyorum Liz."
"Ben de seni seviyorum Jen."

Başka bir notu eline alıp okumaya başladı.
"Annen ve baban mektuplaşarak konuştuğumuzu görse ne düşünür acaba?"
"Ne gibi güzelim?"
"Sonuçta bize ceza verdiler. Bir süreliğine konuşmamamız lazım."
"Senden ayrı kalamam Jen."
"Ben de senden ayrı kalamam Liz."

Gülümseyerek okurken gülümsemesi bir anda yüzünden silinmişti. Kalp şeklindeki kutuyu açıp içindeki notları okumaya başladı.
"Denizkızım benimle çıkar mısın?"
Gözleri dolmuştu. Gözlerinin altı uykusuzluktan şiş olduğu günler geldi aklına. Gözlerini kapatıp gözyaşının akmasını engelledi. Elindeki kağıdı buruşturup masanın üstünde attı. Panodaki resimleri tek tek çıkarmaya başladı. Beraber yaptıkları resimleri de çıkardıktan sonra masanın üzerine bıraktı. Vücudunu yavaşça yatağa koydu. Jennie'nin sesini duymuştu bir anlığına. Birkaç dakika bekledi evden çıkmak için. Cebinden sigarasını çıkarıp dudaklarının arasına koydu. Gözyaşlarının değmiş olduğu, sonrasında da kurumuş olduğu dudaklarının arasına koydu sigarayı. Sigarasını yaktıktan sonra içine iyice çekti. Tüm ciğerlerinde soludu o havayı. Spor yapsa da sigara içiyordu yine de. Zorluyordu bazen onu ama umrunda olmuyordu. Dudağında olan sigarayı eline almadan içine çekip, dudaklarını sigara düşmeyecek şekilde araladı. Duman yavaş yavaş çıkarken boğulacak gibi oluyordu. Ellerinden yardım alıp yataktan kalktı. Masanın yakınında olan koltuğa oturup masadaki kağıtları inceledi.

"Seni çok sevmişim ben."
Cümlesini söylerken kapı aralandı.
"Ben de seni çok sevmiştim."

Çok softum yemin ederim.

"Hoş geldin demediğin için sağ ol, hoş buldum."
"Hoş geldin." Onunla konuşmak istemesem de annem içeriye girince konuşmak zorunda kaldım.
"Lisa görmeyeli odunlaşmışsın kızım. Sarılsana Jennie'ye."
"Gerek yok."
"Ne demek gerek yok prensesim?"
"Çocuk değiliz artık."
Sigaramı söndürüp ayağa kalktım. Yanlarından geçip aşağıya indim.
"Anne ben çıkıyorum, akşam seni almaya gelirim."
"Biraz geç gel. Jennie'nin de hazırlanması gerekiyor."
"Benim niye haberim yok hazırlanacağımdan?"
"Lisa nereye sen oraya Jennie kızım."
Gözlerimi devirip evden çıkmıştım. Arkamdan bağırarak gelen Jennie'ye döndüm.
"Ne var Jennie?"
"Neden soğuksun?"
"Acaba neden?"
"Özür dilerim."
"Geçti gitti."

Lisa arkasını dönüp giderken arkasından gelen sesle durakladı.
"Daha el ele tutuşmadan kalbimi tutuşturmuştun. Hatırladın mı bunu?"
Hatırlamaz olur muydu? Sevdiğine, yani Jennie'ye söylemişti bunu. Ona en özel, en süslü cümleleri seçiyordu.
"Seninle böyle olmak içimi cız ettiriyor."
"Senin içini cız ettiriyor, benim içimi söküp alıyor Jennie. Sence ben böyle olmaktan mutlu muyum?"
"Mutlu gibisin."
"Sikeyim, neden mutlu olayım? Bak tam şu an buradasın ama sarılamıyorum. Neden tahmin et bakalım? Sana kırgınım çünkü. Beni o gün terk ettin. Benimle konuşmayabilirdin ama sen benim elimden, seni görme hakkımı aldın. Benden tek sahip olduğum şeyi aldın. Seni asla affetmeyeceğim. Seni, senin yüzünden affetmeyeceğim."

Each other's homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin