Taburcu işlemleri çok uzun sürmemişti. Yarım saat sonra hastanenin kapısındaydılar. Hocası kapıda bekliyordu. Jennie Lisa'nın elini tutacakken Tae elini eline kenetlemişti. Jennie sinirden elini sıkarken hocası onu kendine çekti. Jennie'yi sıkı sıkı tembih etti.
"Ondan hoşlanmadığını biliyorum ama Lisa üzülür. Bu yüzden sakin olmalısın."
"Pekâlâ koç."
Tae, Lisa'yı kendi evine bırakmak istedi. Jennie itiraz etse de koç izin verdi bir kere. Jennie koçun izin verdiğini duyduğu an gözlerini kaçırmıştı. Hepsi Lisa'nın evine gelmişti. Tae, Lisa'yı odasına çıkardı. Jennie de peşlerinden gitti. Onları yalnız bırakmak istemiyordu. Tae durmadan Lisa'ya sorular soruyordu.
"Sevgilim, istersen yanında kalayım bir süre?
Jennie ve Lisa aynı anda söze atıldı.
"Hayır gerek yok, iyiyim. Senin işlerin vardır git." dedi. Jennie de bu sırada kendi sözünü bitirmişti.
"Ben ne güne duruyorum burada?"
Tae Jennie'yi, Jennie Tae'yi kıskanıyordu.
Tae Lisa'nın dudağının kenarına öpücük kondurup evden çıktı. Odasının camından Tae'ye el salladı. Sonra denizi izledi uzun uzun. Evinin sevdiği en güzel köşesiydi burası. Karşısındaki deniz gece olunca Jennie'yi andırıyordu ona. Jennie de karanlıktı ama yine de huzur veriyordu. Evinin manzarası muhteşemdi. Babası Kore'nin en güzel manzaralı evini armağan etmişti ona. Bu evde tek başına yaşıyordu. Annesi evlenmişti çoktan. Jennie de arada gelip kalıyordu burada. Kendini yorgun hissediyordu Lisa. Arkasını döndüğünde gözleri ona bakan sinirli gözlerle buluştu. Jennie kaşlarının çatıklığını düzeltip Lisa'ya gülümsedi. Lisa da ona gülümsemesini bahşettikten sonra yatağına uzandı. Jennie onun üstünü düzeltirken elinden tutup yanına yatırdı.
"Burada kal Jennie."
"P-Pekâlâ."
Lisa sevdiği kadının uzun saçlarına kafasını gömüp kokusunu içine çekti. Sol elini adeta kopacakmış gibi duran incecik beline sardı. Gözleriyle yüzünü fethetmişti. Uzun siyah saçlarını okşadı. Her santimini ezbere bildiği yüzünü inceledi. Jennie'nin belini okşayarak, saçlarını koklayarak uykuya dalmıştı Lisa.
