01:08 P.M
Harry,
Telefonumda yazan adrese geldiğimde arabamı valeye bıraktım ve derin bir nefes verip yürümeye başladım. Hava soğuktu ve götüm donmuştu açıkçası. Hızlıca merdivenleri çıktım ve şık restorandan içeri girdim. Yüzüme vuran sıcak havayla rahatlamıştım. Etraf harika kokuyordu. İçerisini aydınlatan sarı ışıklı avizeler ve ufak parçalar çalan keman melodisi ortamı çok şık ve modern kılıyordu.
Bakışlarımı etrafımda gezdirdim.
"Adınızı alabilir miyim efendim?" Duyduğum sesle önüne döndüm. Elinde bir liste ve kalem taşıyan bir garson belirdi karşımda.
"Harry." Dedim çok beklediğimin farkına vararak. "Harry Styles."
"Buyrun, masanız üst katta." Geçmemi beklediğinde adımladım ve merdivenlere yöneldim. Arkamdan geldiğini fark etmem uzun sürmemişti.
Son basamağı da çıktığımda gözlerimin parladığına emindim. Altın detayları, parlak zemin, güler yüzlü garsonlar... ve o. Garson beni Lou'nun oturduğu masaya yönlendirdiğinde derin bir nefes aldım.
Masanın önüne geldiğimde vakit kaybetmeden konuştum. Çünkü Lou'nun telefonundan kafasını kaldırıp bana bakması gerekiyordu. En azından beni fark etmesi için.
"Merhaba." Gözlerini telefondan kaldırmadan konuştu.
"Daha ne kadar söyleyeceğim? Misafirim geldiğinde sipariş vereceğim." Boğazımı temizledim ve tekrar denedim.
"Misafirin geldi." Telefondaki elleri durduğunda yavaşça kafasını kaldırdı. Gözleri şaşkınlıkla açılırken telefonu masaya bıraktı.
"Hoşgeldin tatlı yanak." Kalbim hızla atıyordu. 2 yıldır sevdiğim adamla baş başa dışarı çıkmıştık.
Ellerim terlerken ayağa kalkan Louis'yle tokalaştık. Takım elbise içinde kelimenin tam anlamıyla harika görünüyordu.
"Harika görünüyorsun."
"Sen de öyle." Dedim çekingen tavrımla. Oturacağım sandalyeyi çekerken teşekkür edip oturdum.
"Ne yemek istersin?" Elindeki menüye bakıyordu.
"Bilmiyorum, sen ne alacaksın."
"Bir porsiyon Harry." Güldüğümde gözlerini menüden bana çevirdi ve gülümsedi. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Bu mesajlaşmaya benzemiyordu. Hem de hiç benzemiyordu. Mavi gözlerine bakıp utanmamak elde değildi.
"Ben yengeç alacağım, ister misin?"
"Olabilir." Garsonlardan birine işaret verdiğinde elindeki kağıt kalem ile yanımıza geldi.
"Siparişiniz nedir?"
"Yengeç alacağız, 2 porsiyon." (Y.N: Fakırlığın gözü kör olsun. Yengeç porsiyonla mı alınıyor aq???)
"İçecek bir şey alır mıydınız?" Louis bakışlarını bana çevirdi.
"Elma şarabı."
"2 kadeh ve elma şarabı."
"Şefin seçtiği özel bir tatlı var, tamamen bu şubeye ait. İster misiniz?"
"Olur." Louis konuştuğunda önündeki menüyü kapattım ve garsona verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave {Yarı Texting} (Larry Stylinson)
Teen Fiction"Ne istersen yaparım, Harry. Ama senden vazgeçmemi isteme benden." They're kinda share that really.