ARAS
Telefondaki kişinin kim olduğunu merak etmeme gerek yok. Sesi ve buluşmamızı istediği yer kim olduğunu anlatıyor.
Eskiden buluştuğumuz yere gidiyorum. Onunla ilk tanıştığımız yere.
Geçen seneydi. Lisenin ikinci yılına başlamıştık ve artık lisenin en küçükleri olmadığımız için on ikinci sınıflar bize velet gözüyle bakmıyordu.
Okul çıkışı okulun yanındaki ara sokaklardan birindeyken hıçkırık sesleri duymuştum.
Oraya gittiğimde, bir kızın yüzünü kapamış ağladığını görmüştüm. Gece kadar siyah saçları biçimsiz bir şekilde topuz yapılmıştı. Oldukça geniş alnı uzun kahküllerle kamufle edilmişti. Üstünde bizim okulun forması vardı. Çoğu kız gibi etek giymek yerine pantolon giyiyordu. Siyah saati ince beyaz bileklerinin üstünde tezat oluşturuluyordu. Hayatımda gördüğüm en güzel ellere sahipti. Yüzünü bu ellerle kapadığından göremiyordum.
Yaklaşıp yanına oturdum. Hıçkırıkları kesildikten sonra yüzünü ellerinden çekti ve bana baktı.
Bembeyaz teninin üstüne onlarca sivilce yerleşmişti. Ela gözleri ve uzun kirpiklerinin altına yerleşen çiller yanaklarına doğru yerini hırslı sivilcelere bırakıyordu. Burnu oldukça şişmiş ve kanıyordu.
"Sana ne oldu?" diye sordum.
Hıçkırıkları yerine kahkahalara bıraktı ve dişlerindeki diş tellerini görmeme sebebiyet verdi.
Daha sonra ağlamaya başladı. Elini burnuna götürdü ve burnundaki kan eline gelince daha şiddetli ağlamaya başladı.
Bir anlığına içimden ona sarılmak geldi. Oldukça çaresiz görünüyordu.
Ben de öyle yaptım.
"Bu nasıl oldu?" diye üsteledim açılan kahkülünün altındaki yarayı ve pantolonundaki yırtıkların altında yatan yaraları fark edince.
Anlatmaya koyuldu.
"Şey, ben buranın fen lisesine burslu olarak geldim. Çıkışta kantinden birkaç kızla bozuştuk. Sivilcelerimle dalga geçtiler ben de elimdeki suyu üstlerine boşaltıp kaçtım. Çıkışta arabanın teki hızla bana gelince yokuştan aşağı yuvarlanmak zorunda kaldım. Sanırım burnum kırıldı." Çantasından telefonunu çıkardı ve yansımasından kendisine baktı. "Kahretsin. Zaten sivilcelerim alay konusu, bir de gagaya benzeyen burnumla dalga geçecekler."
Gülmeye başladı.
Önümde kusurlarıyla dalga geçebilen bir kız duruyordu. Benim yapamadığım şeyi yapan.
O günden sonra binbir uğraşla güvenlik kameralarından tut okuldaki öğretmenlere bile sorarak arabanın 12. sınıftan Selin Tuğlacı isimli bir kızın yaptığını öğrendim. Daha sonra ona gidip arabasının farının kıza çarptığını ve kızın yuvarlandığını, bunun bir vur-kaç vakası olduğunu ve bir daha o kıza sataşırsa kamera kayıtlarıyla hapiste manikür yapıyor olacağını söyledim.
Bir yandan kızın ismini bilmiyordum ve ona anlatmam gerekiyordu.
Okul çıkışı yine aynı yere gidip onu beklemeye koyuldum. Adını sorduğumda bana "Defne" dedi.
O gün hayatımın ilk öpücüğünü aldığım gün olarak kayıtlara geçti.
Düşüncelerimi dağıtıyor ve oraya gidiyorum. Değişik bir manzarayla karşılaşıyorum.
Hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Gözlüğü
Novela Juvenil"Benim adım İzel. 11. sınıf öğrencisiyim. Katapleksi hastasıyım. Hepimiz gün içerisinde heyecanlanırız değil mi? Duygularımız hepimize doğal gelir. Gülmek, ağlamak, korkmak, şaşırmak… Bu duyguları yoğun bir şekilde hissetmek bütün kas gücümü...