Dünkü yazdığım yazı gerçekten işe yaradı bir anda sayımız bulunduğumuz sayının iki katına çıktı. İ-NA-NA-Mİ-YO-RUM. Bunun karşılığında sizlere uzun bir bölüm yazdım. Keyifli okumalar :)
Çınar'dan
Odamın en meşur kenarında yine her zamanki gibi sandalyemin üzerine oturdum. Karşımda duran büyük boy resim kağıdını da güzelce sabitleştirdikten sonra onu yani Damlayı çizmeye başladım.
Odamın her bir yanı benim yaptığım resimlerle kaplıydı. İçine girdikçe huzur bulduğum rengarenk bir odam vardı. Elime fırçayı aldıktan sonra yanımda duran paletinin üstündeki renklere bandırdım.
Onu hatırladığım kadar çizmeye çalışsam da hep bir şeyi unutuyormuşum gibi geliyordu. Zaten yanımda değildi onu nasıl düzgün bir şekilde çizebilirdim ki! Gözlerini yapsam burnu olmuyordu, parmaklarının narinliğini yapsam bileği olmuyordu. Ahh lanet!!!
Bir anda abim"Yine hangi kızın resmini çiziyorsun!" diye söylendi ve yüreğimi hoplattı.
Kendimi resime o kadar çok vermiş olmalıydım ki abimin odaya girdiğini fark etmedim.
-Abi abartma. İstediğim, anneyi, beni anlamasını istediğim annemi çiziyorum. Bir de zorunla kendisini çizmemi isteyen o lanet İrem'i. Hayatımızı mahfetmiş olan İrem'i!!!
-Ama bu kız ne anneme benziyor ne de İrem'e.
-Boşver gitsin. Zaten güzel çizemedim, atacaktım.
-Fark ettim. Vücudunu nasıl çizmişsin baksana kızı iyice benzetmişsin.
-Abi, defol.
-Tamam şaka yaptım. Bu arada İrem demişken seni aşağıda bekliyor. O yüzden geldim.
-Hayır gitmicem.
-Eğer gitmezsen ne yapacağını ikimizde bal gibi biliyoruz.
-Offff kahretsin. Yine başlıyoruz.
Yavaşça merdivenlerden indikten sonra İrem karşımda bekliyordu. O kadar iğrenç bir kızdı ki yüzüne tüküresim vardı. Ona kızgın bir bakış attıktan sonra"Burada ne işin var. Ben sana gelmeden önce ara demedim mi?"dedim. Oda sinirli bakışlarını benim üzerimden çekemiyorken"Sana soracak değilim." dedi tıslayarak. Sonra biraz durdu ve devam etti.
-Odana gidelim. Resim malzemelerini hazırlaya koy. Bende düzgünce giyiniyim. Bugünde eğer dünkü gibi beni güzel çizmezsen annene yüzüm morarık bir halde gidip beni dövdüğünü söylerim. Biliyorsun annen beni çok seviyor.
Ondan nefret ediyorum. Hayatım onun yüzünden çok kötü bir durumdaydı. Kafamı dağıtmak için Damla ile birlikte olsam da yinede işe yaramıyordu. Kalbimdeki yara hala daha iğleşmiyordu. Annem de onun bu yaptıklarını bilmediği için onu çok seviyordu.
Babam Çiçek Tekstil'in sahibi olduğu için dünya kadar işi oluyordu. Eve geldiğinde ben ona her şeyi anlatmak istesemde beni dinlemiyordu. Anneme güveniyordu. Ahh şu güven denen şey, yıkıp parçalayasım geliyor her seferinde.
Kendi kendime konuşurken odama çıkmış ve Damla'nın resmini çöpe atıp yeni bir malzeme koymuştum. Onun giyinmesini bir kaç dakika bekledikten sonra banyodan çıktı. Üstünde kırmızı bir askılı tişört altında da koyu renkte bir şort vardı. Kendi gibi iğrenç saçlarını ise açmıştı. Yatağıma doğru gidip uzandıktan sonra"Beni bu şekilde çiz. Dediklerimi sakın unutma"dedi cadı gibi bir ses tonuyla.
Onu ne kadar çok çizmek istemesemde anneme söyleyeceğini ve annemin de bana yine bağırıp en büyük cezalardan birini vereceğini adım gibi biliyordum. Onu hızlıca çizip bitirdikten sonra"Bitti."dedim. Bana doğru yaklaşıp"Fena değil."dedi. Ona bakmak istemiyordum ve bakmıyordum da.
O sırada biraz daha yaklaştı. Ben daha fazla dayanamayıp "Defol. Çık git evimden derhal."diye tısladım. Bana o düşündüğüm şeyi yapmasından korkuyordum. Dudağını bana doğru yakınlaştırırken"Demek annene söylememi istiyorsun. Güzel fikir."derken nefesini koklaya biliyordum.
Ben "Söyle banane umrumda bile değil. Senin hayatına köle olmaktansa evi terk ederim daha iyi." dedim ciddi bir şekilde. Sonra da hızlı adımlarla odayı terk ettim. Saat akşamın 11 idi. Annem şimdi şirket toplantısından gelecekti. Tam bunu söyler söylemez zile basıldı ve hızlı bir şekilde merdivenlerden inip kapıyı açtım.
Annemle konuşmaya başlarken biraz sonra yüzünü morartmış bir şekilde İrem gelmişti. Onu gebertmek istiyordum. İrem anneme olayı yalanlayınca annem bana bağırmaya başladı. Kim olursa olsun kim bağırırsa bağırsın sesin yükseltilmesinden nefret ederdim. O insanın boğazını sıkardım. Tabii anneme yapmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu kez çok farklı bir şey söyledim :
-Anne her zaman İrem'e inanıyorsun bir kerede bana inan, kendi öz oğluna. Yeter artık bıktım hiç kimse beni anlamıyor. Nasıl bir lanetin içindeyim ben böyle.
-Çınar sana inanmak iatiyorum ama sen 17 yaşındasın o ise 14. Bu yaşta yalan söylemeyi utanmıyor musun?
-Ben gerçekten onu dövmedim. Yüzünü boyamıştır kesin.
Böyle dedikten sonra annem İrem yapmaz öyle şey, o iyi bir kız desede 10 kere daha direttim. İrem geriye çekilse bile annem ona kızarak düzgün durmasını söyledi. Yüzünü elleyince söylediğim şey doğru çıkmıştı. Bu kadar hayat bir boyadan mı ibaretti yani. Yoksa annemin bana yalancı demesinden miydi? Olsun yinede Annem-Bana-İnanmıştı.
Bana duygulu bir şekilde bakarak "Bir daha bu eve adımını atmayacaksın İrem, sakın. Yalancı pislik." dedi ve gözyaşlarını tutamayarak bana sımsıkı sarıldı. O sırada İrem küfür ederek evi terk etti.
Annem bana yıllar sonra inandığı için o kadar çok sevinmiştim ki(!) İrem kesin benden intikamını alacaktı ama annemin bana inanması beni gerçekten çok rahatlattı. Abimde kurtulmuştu çünkü abimede hemen hemen aynı şeyleri yapıyordu.
Bu durumu kutlamak istiyordum ve yarın olacak parti geldi aklıma. Damla'ya gelmeyeceğimi söylesemde o kız o kadar değişiktiki sanki beni ona çekiyordu, mıknatıs gibi. Annemin kollarını çektikten sonra"İşte yıllardır beklediğim annem." dedim.
Oda "Oğlum özür dilerim,özür dilerim özür-" ağzını kaptıp cümleyi yarıda bıraktım. Ama ağlaması hâlâ daha durmadı."Anne tamam seni affediyorum. " deyip ağzından ellerimi yavaşça çektim.
Ben yine odama çıkıp İrem'i çizmiş olduğum kağıdı küçük küçük parçalara ayırıp, yaktım. Yatağımın çarşafınıda alıp çamaşır makinesinin içine tıkıştırdıktan sonra dolabımdan yeni bir gecelik ve çarşaf çıkardım.
Geceliğimi giydikten sonra yatağa girip temiz çarşafı üstüme örttüm. Sonra kendi kendime yeni, değişmiş annemi düşünmeye başladım ki hâlâ bunun bir rüya olduğunu sanıyordum.
Bu yüzden duygularımı resimlere yansıtıyordum. Bu yüzden deniz manzarası bana umut veriyordu ve hala daha verecekti...
Bu bölümde saçmaladıysam yorum atın yoksa bölümü silip tekrar yazacağım. Bana biraz saçma oldu gibi geldi.
Çınar: Francisco Lachowski
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Manzarası♊
RomanceBu hikayede Damla diye bir kızın Çınar'a aşık olması ve onunda Damla'ya aşık olması anlatılıyor. Bir sürü olay yaşasalarda aşık olduklarını itiraf etmiyorlar taki o güzel deniz manzarasına kadar... :)